Zehra Okur Şiirleri - Şair Zehra Okur

Zehra Okur

Sonsuzluk
Acı bir hayat, masum görünür.
Sanmaki sendekide onda görünür.
Kalp sızı sonsuzluk acısı.
her şey sende görünür.

Devamını Oku
Zehra Okur

ŞEHİT KANI BU
Sen rahat uyu şehidim.
Bu topraklar ki sizlerin kanıyla. Yoğrulmuş.
Sizlerin bastığınız bu topraklara.
Bizler can güvenliğimizle basarız.
Sizler ölmediniz ve ölmeyeceksiniz.

Devamını Oku
Zehra Okur

TRAFİK KAZALARI [email protected]
Trafik kazası deyince akla ne geliyor? Bizler asla uslanmayız, otomobil kullanmak marifet değil; önemli olan kullandığımız otomobili iyi sürmek ve trafiğe uygun şekilde çıkmak ve bizler bunu yapmıyoruz maalesef. Resmen Azrail’le yarışa giriyoruz. Buda der demez kazalara yol açıyor. Buna ben çok şahit oldum.15 yıldır. yolculuk yapıyorum ne kazalara rast geldik onları görünce insan ürperiyor. Yol kenarlarında hurdaya dönmüş araçlar görüyorum ve insan üzülüyor. Hep sorarım neden hiç yavaş sürmezler ki, özellikle otobüsler daha çok kaza yapıyorlar ve onlardaki yolcu sayısı daha fazla dolayısıyla ölenlerin sayısı daha yüksek. Birde çok yük dolduruyorlar onu da bırakın aracın içinde yer olmayınca ortaya oturtturuyorlar ve buda daha büyük faciaya yol acıyor. Dikkat edelim de bakalım, Türkiye’de %70 oranında kazalar oluyor. Bunlara da artık dur demenin zamanı geldi.
Kazaların sebepleri şunlardan ibaret:
Ülkemizde her gün yaklaşık 700 ve her saat 40’a yakın trafik kazaları, oluyor. Bu kazalarda günde 7 ila20 kişi ölüyor. 400 kadarda insan yaralanıyor. Ortalama her yıl 7, bin kişi ölüyor peki sebep çoğunlukla yaralı sayısı fazla ya sakat kalıyorlar ya da iyleşmesi güç oluyor.
Trafik kazalarının oluşmasının en önemli etmeni insandır. Bu oran ortalama %94 lere kadar ulaşmaktadır. Bahane:” yollarımızın bozukluğu” bence bunu bahane etmesinler,
Trafik kazalarının sebepleri başlıca şunlar:

Devamını Oku
Zehra Okur

UZAKLARDASIN
Sen şimdi çok uzaklardasın.
Ellerimi sana uzattığımda.
Gözyaşlarımla sana baktığımda.
Bir umuttu içimdeki sevgi.
Ha varsın Ha yoksun yüreğimde.

Devamını Oku
Zehra Okur

DÜNÜM VE YARINLARIM
1966) Yılında Bayburt’un Şingah mahallesinde doğdum. İlkokulu yüzbaşı şehit agâh ilköğretim okulunda okudum. İlkokulu bitirdikten sonra yaşadığımız çevrenin o yıllar da kız çocuklarını okumaya karşı olması nedeniyle bende mağduriyetin içinde kaldım ve eğitimime devam edemedim.
Okul bittikten sonra 12 yaşın da iken annem mahmura hanımdan ihram dokumasını öğrendim. O günlerde farkında olmasam da bu gün anlıyorum ki annem koluma bozulması imkânsız olan altın bir bilezik takmıştı.
Ben bir çocuktum ama kolumda ki bilezikte dolanıyordum. Bu da benim kendime güvenimi artırıyordu. Sanatım benim sokak arkadaşım, dertlerimi nakışlarına işlediğim sırdaşım ve türkülerimi ilmiklerine düğümlediğim yol arkadaşımdı artık.
Zaman ireledikce isteklerim ve beklentilerim farklılaşmaya başladı. Genç kız olmuştum. Ve çeyiz meşgalesi her genç kız gibi beni de sarmıştı. Nitekim ihram dokuyarak çeyizimize de katkıda bulundu. Ve evlendim.
Evlendikten sonra eşimin bir işi olmadığından eşime ve evime destek olmak için sanatıma devam ettim.

Devamını Oku
Zehra Okur

EBRULİ GÜLLER

Ebruda gül, zamana vurulan nakıştır.

Ebru, bazen elif güzelliğindedir.

Devamını Oku
Zehra Okur

ENGELLİLERİN BAŞARISI
ÖZEL EĞİTİME GEREKSİNİM DUYAN ÇOCUĞUN EĞİTİMİNDE ÖĞRETMENE DÜŞEN GÖREVLER Özel eğitime gereksinim duyan çocuğun eğitimini üstlenen bir öğretmenin başarısı; her şeyden önce bu çocuğun çok yönlü gerçeklerini bilmesine bağlıdır. Engelin anlamı, aileye etkileri, nedenleri, engelli çocuğun özellikleri, sorunları, gereksinimleri ve eğitiminde dikkat edilecek hususlar şüphesiz ki bilinmesi gereken öncelikli hususlardır. Bunların yanında engelli çocuğun ailesinin yardım edilmesi onlara aylık bağlanması ve hiçbir zaman onları dışlamamalıyız onlar da ALLAH kulu öyle olmalarını onlar istemedi.
Engelliler de yaşamlarını sürdürmek için çalışmak ve gelir sağlamak zorundadırlar. Çünkü çalışmak yaşamı güzelleştirir, insanı mutlu eder, huzur verir. Engellilere acımak, onlara bakarak duygulanmak soruna çözüm getirmez. Engellilerin de yapabileceği işler vardır. Onlara yardımcı olmak adına çalışabilecekleri alanlarda iş vermek gerekir. Toplumun her alanında engellilere saygı göstermek, onları da toplumun bir ferdi olarak kabul edip dışlamamak gerekir. Yasalarımız her yüz işçi çalıştıran işyerinin iki sakat işçi çalıştırması zorunluluğunu getirmiştir. Bütün ülkelerde olduğu gibi yurdumuzda da engelliler korunur. Örneğin ülkemizde çalışan engelliler, gelir vergisini indirimli olarak öderler. Hareketlerini kolaylaştırmak için yurt dışından getirilen araç ve gereçlere gümrük vergisi ödemezler. Çalışan engelliler isterlerse erken emekli olabilirler. Belli toplu taşıma araçlarını ücretsiz kullanırlar. Dolayısıyla onlara yardımcı olmalı, okulda, sokakta gördüğümüz engellilerle alay edilmemelidir. Hiç bir engelliliğin bilerek ve isteyerek olmadığını unutmayalım. Engellilere yolda, geçitlerde, taşıt araçlarında yardımcı olalım. Onları üzmemeye, kırmamaya özen gösterelim. Her normal insanın bir engelli adayı olduğu gerçeğini aklımızdan çıkarmayalım…
Sakatların iyileştirilmesi: Sakatlık yapan hastalık ve kazalardan sonra hemen önlem alınmalıdır. Özellikle trafik kazalarında ilk yardım çok önemlidir. Kazalardaki ölümlerin yarıdan çoğu ilk yarım saat içinde olur. Kaza sonrası hiç zaman geçirmeden yaralıyı en yakın hastaneye ya da dokto*ra ulaştırmalıdır. Hastanelerde Acil Yardım Servisleri vardır. Bu bölümde günün her saatinde doktor bulunur. Kazaya uğrayanlara ilk tedavileri burada yapılır.
Sakatların Eğitimi: Sakatların eğitimi denilince daha çok özürlü (sakat) çocuklar akla gelir. Yurdumuzda; görmeyen, işitmeyen, hareket edemeyen, zihinsel, ruhsal dengesi bozuk 4.500.000 yurttaşımız var. Bu sayı*nın 1.400.000 kadarı çocuktur. Sakat çocuklarımızdan; görmeyenler için 7, işitmeyenler için 21, ortopedik özürlüler için l okul açılmıştır. Zihinsel ve ruhsal özürlüler ise belirli okullarda özel dershanelerde öğrenim görmekte*dir.
Sakatlar da yaşamlarını sürdürmek için çalışmak ve gelir sağlamak zo*rundadır. Çalışmak, severek çalışmak yaşamı güzelleştirir. İnsanı mutlu eder.

Devamını Oku
Zehra Okur

ERMENİ MEZALİMİ Arşiv belgelerine göre Kafkaslarda ve Anadolu da ve Bayburt’ta, ermeni nin Türklere yaptığı mezalimi anlatan kendiside bizzat ermeni olduğunu söyleyen bir bayanın gördüklerini dile getiriyorum. ADIM: Tatyana karameli söylediklerim tamamen doğrudur.(8 ağustos 1917) de Bayburt’ta geldim yetim Türk çocuklarına bakmak bir ara köy köy dolaşmaya başladım. Ermeniler Türk evlerini abluka ederek para eşya erzak, ne varsa, alıyordu. Ve zavallı kadınları ihtiyar ve gençleri dövüyorlardı. Güzel kız ve kadınların namuslarına taarruz ettiler. Yollar Ermenicilerle tutulmuştu. Bahtsız Türkler kadınlara, çocuklara, varıncaya kadar. Kesiyorlardı Türk köyleri her gece baskına uğruyor. Soyuluyor ve gençleri imha oluyordu.(15şubat) gecesi korkunç çığlıklar eşittim benim yetim haneden çocuk feryatları geliyordu. Hemen giyinip oraya koştum. Çocuklar hançerlenerek, öldürülmüştü. Bir kısmı yaralı olarak sokağa fırlatılmıştı. etrafdan devamlı silah sesleri geliyordu. Sabah olduğunda her taraf ta Türk kadınları çocukları ve erkek naaşları gördüm. Ermeniler Bayburt’tan çekilirken (150) ye kadar Türk çocuklarını götürüp vahşice öldürdüler. Onlar için san ki o savaş kazanılmıştı. Resmen âlem ediyorlardı. Ben şahsen kendi milletimden utanıyorum. Ne diyeceğimi bilmiyorum ben Türklerden onlar adına özür diliyorum. Bunları anlatan, Tatyana karameli,

Devamını Oku
Zehra Okur

FİLİSTİNLİ ÇOCUK Kundaktaki bebek ağlıyor.
Annenin kanı yere akıyor.
Filistin ise israille çatışıyor.
Vatandaşlar seyirci kalıyor.

Ey türk Oğlu Türk Oğlu.

Devamını Oku
Zehra Okur

İSTEKLERİM
Bir gönül istiyorum.
Sevgi deryasında yüzen,
Bir yol istiyorum.
Hiç pürüsüz uzayan.
Bir kaynak istiyorum.

Devamını Oku