BASMADA YASTIK İZLERİM, TÜRKÜSÜ
Basmada yastık izlerim Amman.
Vurur yere düzlerim Amman.
Eloğlu benim neyim Amman.
Yollarını gözlerim Amman.
BAŞBAKANIMIZ
Türkiye’mizde bu zamana dek en uzun görev yapan Başbakanımız Tayyip Erdoğan dır. Onun Türkiye’de gösterdiği çabayı hiç biri göstermedi.
15 MART 2003 Tarihinde başbakanlık görevini üstlendi. Recep Tayyip ERDOĞAN Aydınlık ve sürekli kalkınan bir Türkiye idealiyle hayatı öneme sahip birçok reform paketini kısa süre içinde uygulamaya koydu. Demokratikleşme şeffaflaşma ve yolsuzlukların engellenmesi yolunda büyük mesafeler kat etti. On yıldır çözülmeyen enflasyon kontrol altına alındı.
Türk lirası büyük itibar kazandı. Devletin borçlanma faiz oranları aşağı çekildi kişi başına düşen gelirde tarihi bir yükseliş görüldü. Bizim bu ülkede daha önce görülmemiş hız ve sayıda barajlar ve konutlar okullar. Yollar hastaneler ve de enerji santrali hizmete girdi anlayacağınız Türkiye’mize birçok hedefler kazandırdı.
Bunun yanı sıra gençlere üniversiteler yaptırdı. Okumalarını sağladı. Şu an Türkiye de nerden baksan 30’a yakın üniversite bulunuyor. Mesela Bayburt ta şu an üniversitemiz var bu demek ki artık bizim burada da gençlerimiz okuyacak. Şu ana dek başbakanımızın yaptığı faaliyetlerini sırayla yazmak istiyorum.
Barajlar yaptırdı.
ÖZLEDİM
Özledim ben seni.
Daima kalbimde.
Adın bin bir name.
Özledim dedim sana.
ÖZ GEÇMİŞİMİZ
Taa gerilere gidelim, geçmişimizde neler yaşamışız bir bakalım, evvelden büyüklerimiz ne kadar çile çekermişler açlıkla susuzlukla mücadele etmişler. Kendileri eker kendileri biçermişler… Nerde motor bulup da tarla sürecekler ki… Kendi yaptığı sapanlarla gemlerle tarla bağ Bahçeyi sürmüşler. Bir hayal edelim acaba bizler yapar mıydık? Hayır, hep hazıra davacıyız. Evvelden çok hastalık olmazmış saf topraktan yetişen gıdalar yerdiler. Doktor ne bilmezdiler. Birde o zamanlar hormonsuz gıdalar olurdu. O zamanlar hastalık ne bilmezdiler. Onca çile ye rağmen tarlalara kendi hayvanlarının gübrelerini kullanıp, hormonsuz yetiştirdiler. Şimdiyse hep kimyasal gübre döküyorlar. Ve bu milletimizde hastalığa davetiye çıkarıyor, resmen her tür hastalık var. Geçmişimizde ki hayatı bazen arıyoruz. Neden diyeceksiniz? Çünkü her gün söylüyoruz: Neden hasta oluyoruz? Evvelden büyüklerimiz kendi ürettikleri yiyecekleri hormonsuz büyütürlerdi. Mesela, Elma, Armut, Mandalina veya sebze gibi şeyleri doğal gübrelerle yetiştirirlermiş ve çok güzel olurmuş. Hastalıkta olmazdı. Mesela, iple asılan Yayıklara sütleri kordular ve sonra ayakla vurarak yayardılar ve Yağ, Peynir, Lor, gibi yiyeceklerde temiz olurdu. Nerde kaldı O eski günlerimiz. İnanın ki ben çok arıyorum büyüklerimin yaptığı temiz yiyecekleri, tandırda yapılan o sıcak ekmekleri kendi elleriyle çektikleri unlar ve güveçlerde yapılan yemekleri... Hani nerde kaldı eski günler. Evvelden analarımız çocuklarını tarlada, tumpta büyütürlermiş topraklardan aldıkları vitamininle, vücutlarında ağrı filan kalmazmış. Çünkü topraktaki mineralleri vücudumuz çekermiş onun içinde hasta olunmazmışız. Çok öncelerde analarımız çocuklar hasta olunca höllük (Elenmiş toprak) yaparmışlar, sancılanan bebeklerin ayaklarına kormuşlar o çocukta daha sancı falan olmazmış. Yani anlayacağınız, kendi çabalarıyla çocukları iyileştirirmişler. O zamanlar doktora getiremezmişler, imkânları olmazmış. Büyüklerimizin yaptıklarını şimdi kim yapıyor? Hiç kimse. O zamanlar tarlaları öküzlerle ve atlarla sürermişler. Gem takarmışlar malın peşine tarlayı sürermişler biraz olsun zorluklarla mücadele edermişler. Çünkü zorluksuz hiçbir şey olmazdı. Mesela o zamanlar koyun çok vardı. Fakat Kene korkusu yoktu. Şimdi Ne alaka diyeceksiniz keneler koyunların yünlerine takılırmış. İnsanlara zarar vermezmiş, şu andaysa artık kene korkusu yaşıyoruz. Bizim memleketimizde kuyun çoktu hemen hemen, her köyde nerden baksan her ailede en az yüz tane koyun olurdu. Şimdi hiç yok. Şu da bir gerçek ki; koyunun yoğurdu çok güzel olurdu. Şimdi ise koyun yoğurdu bulamazısınız. Bir düşünün şimdi ki yoğurtlar hep hazır. Acaba içine ne koyuyorlar biliyor musunuz? Büyüklerimiz hep söylerler: “Bizim yaptıklarımızı yapın ki fazla hastalık olmasın. Mesela medeğin ne olduğunu biliyor musunuz onun da yoğurdu ve ağuzu çok güzel olur. Ne diyelim artık onları bulamıyoruz. Bakın şimdi Türkiye’mizde ne tür değişiklikler oldu: Belki bazı illerimizde bu yazdıklarımı yapan vardır. Bilemiyorum, ama şunu iyi anladım ki; bizleri şu an ki gıdalarla zehirliyorlar. Gelin buna izin vermeyelim. Birde şuna değinmek istiyorum; Amerika bir hastalık çıkarttı acısını biz çekiyoruz. Neymiş domuz gribi salgını varmış gelin buna inanmayalım çünkü her zaman ki soğuk algınlığını bu millete domuz gribi diye yutturdular. Bizleri mahvetmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Bizlerde her şeyi abartıyoruz. Özellikle medya… Türkiye’nin nüfusunu azaltmak ve güçsüz kalmasını sağlamak istiyorlar. Ve bizlerde seyirci kalıyoruz bu olanlara. Bizim doktorlarımız bilmiyor mular daha önce Türkiye de böyle bir şey yoktu. Şimdi niye çıktı? Yani bizim milletin ne kadar saf olduğunu anladılar. Ama geçmişimizde hiç böyle şeyler yaşanmadı her şey normaldi ama şuan kritik bir anda yaşıyoruz.(mesela kırmızı et önceleri doktorlar yiyin diyorlardı şimdi ise yemeyin diyorlar.) Niye? Artık ete de güvenemiyoruz. At etimi, eşek etimi yoksa sığır etimi bilemiyoruz. O yüzden; “kendin kesip kendin yiyeceksin” demiş atalarımız. Öz geçmişimizi hatırlı yan var mı? Hayır yok.
YALANÇI SEVGİ
Her şeye rağmen sevdik sevildik.
Bir yalan üzerine hayat kurduk.
Ne garip ki sırtımızdan vurulduk.
Bir yalan sevgiyle doyduk.
Hiç düşünmedik bir an sonumuzu.
BAYBURT; DEDE KORKUT ŞÖLENLERİ derinduygular28hotmail.com Bayburt, ta her yıl düzenlenen dede korkut şölenleri gerçekten çok güzel oluyor. Bu yıl, 16.yılı düzenlemeleri oldu. Ve her yıl senliklerde sanatçılar geliyor. Buda bizleri çok mutlu ediyor. Bu yılda yine aynı düzenlemeler oldu. Eğlenceler ve oyun havaları düzenlendi, Meksika, Polonya, oralardan gençlerimiz geldi. Güzel oyunlar oynadılar belki de artık bundan sonra hep böyle eğlenceler olur. Bayburt belediye başkanımız bizzat organizasyonuyla ilgilendi gerçekten tebrik ediyorum. Bayburt, un bütün köyleri ve içinde ne kadar insan varsa hepsi sit addaydı. Havayı fişekler atıldı. Sanatçılardan her yıl davet ediyorlar. Bu yılda İsmail YK, Hakan Altın, Mustafa Topal Oğlu, Zara, Burak, Hüsamettin Subaşı, Sami, birçok sanatçı dostlarımız gelmişti. Bu sanatçıların söylediği şarkılarla Bayburt, un gençleri coşmuştu,16 yıl önce neden olmamış diye düşünürüm acaba gerekmi görmüyorlardı. Dede korkut, un türbesinde ziyaretler edildi. Köyünde eğlenceler yapıldı. Bir oka darda orda güzel şeyler oldu.
Bizler bu tür eğlencelere daha yeni sayılırız. ama gerçekten çok güzeldi, öğle görünüyor ki her yıl düzenlenecek artık Bayburt ta bu tür düzenlemeler. Bayburt belediye başkanımız yapacak, buda bizi sevindiriyor. Ben bir şey daha söylemek istiyorum Bayburt ta müzemiz yok bunun da olmasını istiyorum hiç olmasa eskilerden kalan eşyalarımızı değerlendiririz. Birkaç gün önce gümüş haneye gittim. orda eski ameliyat malzemelerini duvarda cemahkende yerleştirmişler gerçekten çok güzeldi. Bence neden diyeceksiniz? Çünkü şu an kullandıkları malzemelerle aynı değil değişik, ben onları görünce ilgimi çekti. Neden bizim bur dada böyle bir şey olmasın. bence yapsınlar çok güzel olur çocuklarımız eskilerimizi görsünler. Ve öğrensinler böyle bir şey yaparsalar Bayburt halkı memnun kalır. Bayburt; ta güzel şeylerin olması bence Bayburt gençlerini sevindirir. Burar sıda bir il yakışır memleketime neden olmasın sayın başkanımızdan bizzat rica ediyoruz. sanırım çok zor değil. bakın küçük yerlerde bile yapıyorlar. bu tür düzenlemeleri, bizim burada da olabilir. bildiğim kadarıyla eski kütüphane boş duruyor. Bakın orası çok güzel olur. eskilerde ne var ne yok toplayıp bir müze haline gelse okul öğrencileri de görseler ne iyi olur. Şölenler falan derken bakın nelere deyindim. sizce de doğru değimli Bayburt, ta her yıl düzenlemeler oluyor bunlarında yapsalar gelen misafirlerimizin gezecek yerleri bile yok sadece kalesi ve mağarası var. daha fazlası gerek biz Bayburtlu olarak. saygılar sunarım
Zehra OKUR
BAYBURT’ UM
derinduygular28hotmail.com
Benim Memleketim ne de güzeldir. Havası, suyu bile insanı bir hoş eder. Ne gariptir ki fazla yeşilliği yoktur, olsun benim memleketimin yeşilliği olmasa bile kendi güzelliği bizlere yeter. Benim tek hayalim önce yeşertmek memleketimi ve çok şey eksik onların tamamlanmasını ümit ediyorum. Öncelikle memleketimin güzelleştirilmesi, sokakların her gün temizlenmesi, mahallelerin her gün temiz tutulması. Bizler için en çok ne önemli biliyor musunuz? Çocuklarımızın dışarıda oyun oynadıkları zaman onların sağlığını düşünmek ve çöp bidonlarının yenilenmesi her 150 metre arasında çöp bidonlarının bulunması yerlere çöp atılmamasını istiyoruz artık yerlere çöp atmayın demekten usandık onun içinde her gün mahalle ve sokaklarımızın temiz tutulmasını istiyoruz. Ya da bir an önce poşet çöpe geçmeliyiz. Bir de şunu arz etmeliyim ki; bazı bina sakinleri çöplerini balkondan çöp bidonuna atmaktalar. Ya içine girmekte ya da kenarına düşüp dağılmakta. Çok ayıp ve terbiyesizce bir davranış... Onları da buradan kınıyorum. Lütfen terk etsinler bu davranışlarını. Kimse iki adım yürümekle yorulmaz. Çöpleri de ellerine yapışmaz(!) Ayrıca bütün mahallerde çocuk parkının olması bence önemli… Neden sorarsanız, hiç olmasa çocuklarımızın endişesini çekmeyiz onların da korkusuzca eğlenmeye hakları var. Biz aileler bazen endişe ediyoruz. Çocuklarımızın evlerinin önünde oyun oynamasını istiyoruz. Fakat onlarında evlerinden uzakta oyun oynamaları bizleri endişe ve tedirginlik içerisinde bırakıyor. Umarım ne demek istediğimi Sayın Başkanımız H.Ali Polat hocamız anlamıştır. Bayburtlu hemşerilerim daha çok iş imkânının sağlanması Birçok gençlerimizin boş dolandığını görüyoruz, onlara bir iş imkânı sağlanması gerekmektedir. Bazen parklarda oturduğum zaman gençlere kulak misafiri oluyorum. Hepside Bayburt’ u seviyor fakat Bayburt’ un üretiminin olmadığını hep dile getiriyorlar. Bu gerçeği herkes görüyor. Onun için memleketimde bazı eksikliklerin tamamlanması gerek. Birde şunu fark ettim. Mesela bazı illerimizde kaldırımlarda oturma bantları var. Şimdi bunu niye yazdı diyeceksiniz? Bezenleri yaşlılarımızın yoruldukları zaman oturup dinlenmek için bir yer aradıklarını görüyorum. Buda der demez bizleri etkiliyor. Onları yorgun ve bitkin bir şekilde kaldırımda dikildiğini görmek beni üzüyor. Onun içinde her 300 metre aralığında oturma bantlarının olması gerek ki yoruldukları zaman oturup dinlensinler. Emin olun ki memleketimin daha çok güzellikler olsun ki gurur duyalım. Köylerimizde bile çok eksiklikler var. Neden köylerimizde de çocuklarımızın eğlenecekleri bir yer olmasın, onlarında eğlenmeye hakları var. Bizler eskiden kemleri ağaçlara bağlar eğlenirdik. Şimdiyse artık onlarda fazla yok. Tenekelere ip bağlar araba yapardık şimdi onu da yapan yok. Maalesef, onlarada bir güzellik yapılsın isterim sayın başkanımızdan daha çok şeyler isteyeceğiz. Özellikle köyler için… Bir keresinde çocuğun biri çarşıdaki parkı görüp annesine yalvarıyor. Ne olur anneciyim bir kerecik eğleneyim annesi ise çocuğuna arabamıza geç kalırız. Diyerekten oradan uzaklaştırdı. O kadar etkilendim ki; çocuğun annesine” neden bırakmadın eğlensin”, dediğimde bana şöyle bir cevap verdi:” Eğer ben onun orda eğlenmesine izin verseydim benden her gün isteyecekti. Nasıl getiriyim? O zaman benim için çok zor” dedi. İşte ben o zaman bu çocuklarımızın birçok şeyden mahrum kaldıklarını gördüm. Onların da salıncaklara ve kaydıracaklara ihtiyaçları var. Memleketimin çok eksikleri var. Sayın başkanımız; umarım beni duyarsınız. Bizler daima sizin yanınız da olacağız. Bu tür gelişmeler olduğu zaman destek vermeğe çalışacağız, her konuda. Burası bizlerin memleketi… Özelliklede bütün mahallelere doğal gazın verilmesini istiyoruz. Evine almak isteyen alır. Sadece mahallelerden geçirilmesi gerek. Su borularının kış gelmeden tamamlanması gerek, vatandaşlarımızın kışın susuz kalmasını istemeyiz. Çok zorluklar çekiyorlar. Onun içinde bu tür çalışmalarının hızlanmasını istiyoruz. Memleketimde özellikle yeşilliğin üzerinde durulması gerek. Yeni yapılan sitelerin etrafına çam ağaçlarının dikilmesi lazım her ne kadar yeşillik olursa o kadar da temiz hava olur. İnsanlarımıza zarar verecek ağaçlar dikilmesin. Astımı olan vatandaşlarımız bundan baya etkileniyorlar. Dağ bayır her tarafı ağaçlandırılsın, Birde şuna değinmek istiyorum. Bayburt İlköğretim Okulunun oraya bir üst geçidi yapılsın. Orda çok kazalar oluyor. Çocuklar okul çıkışı, karşıdan karşıya geçerken çok zorlanıyorlar. Hep korkuyla geçiyorlar. Bu da onların ruhsal durumlarını bozuyor. Der demez. Ailelerin huzuru kaçıyor. Dedim ya memleketim de çok eksiklik var. Bunların olması gerek. Gerçekten memleketimin çok güzel olmasını istiyorum. Birde şu var. Şehir parkı ve Aslan Dağı mesire alanının temiz tutulması lazım. Oralara giden vatandaşlarımdan bir isteğim var. Lütfen temiz tutalım ki çocuklarımızda bizden örnek alsınlar. Bazen pikniğe giderim oraların çok pis olduğunu görüyorum. Temiz tutalım ki; başkaları da gidip oturup ve eğlensin, oralara da çöp bidonları koyulsun ki yerlere çöp atmasınlar. Yoksa doğayı çok kötü gösterir. Oturma yerlerini temiz tutalım. Gelen vatandaş da temiz bulsun ki temiz bırakıp gitsin. Atalarımız ne demiş: ” temiz ol ki seni temiz bilsinler.” Bakın; büyüklerimiz çok güzel deyimler ve atasözü söylemişler. “Yerini bil ki seni yerinden etmesinler.” Bir insan oturacağı yeri seçmeli ve oraya önem vermeli, temiz tutulmalı bir dahaki seferde temiz bulmalı. Bakın burası hepimizin memleketi; ben ne kadar önem veriyorsam sizlerde o kadar önem verin. El ele verip memleketimizi güzelleştirelim, kalkındıralım, neler olur acaba bir düşünelim ne gibi faaliyetler olur. Ev hanımlarına kurslar açılıyor. Onlar için güzel şeyler oluyor. Fakat gelin görün ki değerlendiremiyorlar. Neden? Çünkü iş imkânı yok. Kadınlarımız, için bir hazır giyim üzerine açılsa, onlara çalışma hakkı tanınsa ne kadar güzel olurdu. Ben bazen hanımlarımızı konuşturuyorum sizlerin isteği ne diye soruyorum onlarda yetkililerimizden bizlere bir iş imkânı sağlamasını istiyoruz. Öğrendiklerimizi değerlendirelim elimizde birer mesleğimiz olur. Mesleğimizi icra etmiş oluruz ve aile bütçesine katkıda bulunmuş oluruz.
Zehra OKUR
Kartal
Bir kartal gibi dağlarda uçmayı çok isterdim.
Süzülerek yere konmayı ve özgürce dolaşmayı.
Bir kartal gibi güçlü kuvvetli olmayı isterdim.
Gücümü göstermeyi ve özgürce yaşamayı.
EMİRİN UÇAK SEYAHATI
[email protected]
Sene: 2011,İstanbul’a tatile gittik. Her çocuk da olduğu gibi Emir’de de bir merak vardı. Her şeyi bilmek ve öğrenmek istiyordu. Gitmediği hiç bir yer kalmadı. Çok yaramazdı. Bu kadar da merak olmaz dedirttirenlerdendi. İstanbul her gitmesin de muhakkak ki ailesiyle giderdi. Kaç tane müze varsa onları gezdi. Emir sekiz yaşındaydı. Ailenin tek oğluydu.
Fakat her yolculuğu uçakla olurdu. Uçağa büyük merakı vardı. Bir gün uçakta yerinde duramayan çocuk yine yaramazlığı tutmuştu, hosteslerin peşinde dolanarak onlar gibi olmayı hayal ediyordu. Bir keresinde hostes ablalarına pilot kabinini gösterdi, “Buraya da girebilirmiyim “ dedi. Oraya da hostes ablası aldı. Küçücük yerde bir sürü gösterge vardı. Şaşırmıştı birden. Bir de bulutlar vardı, elini uzatsa tutacak gibi. Bir müddet bakındı sağına soluna, merakı daha da arttı. Hostes ablası arkasında onu izliyordu. Küçük parmağıyla işaret etti, pilot amcasını yarım simit şeklinde kumanda aletini. “Bununla mı sürüyor uçağı? ” Hostes ablası gülümsedi hafice başını salladı.
Meraklı Emir pilot kabinin de bir şey daha dikkatini çekmişti. Küçümen kabinde çok düğmelerin olması ona meraklandırmış, “Bunlar ne işe yarıyor acaba” demiş “pilotlarda bunlar olmayınca uçağı kullanamayız.” Demiştiler.
Pilotlar Emir’in merakını gidermek için kulaklığı bile kulaklarına takıp hadi birazda sen sür bakalım demişti. “Gel sende pilot ol.” Dedi pilot amcası. Emir,” Yok ben yapamam ben daha küçüğüm siz kullanın “ diyerekten pilot kabininden çıktı.
BEYİT
Açılan bahcenin gonca gülünden..
Mevlayı seversen atma dilinden..
Ayırır er geç o canı teninden..
Uyan şaşkın çağırırlar huzuıra..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!