Takvim yaprakları gibi eksiliyor ömrümüz.
Yaşıyoruz ağır aksak.
Gençlik mi?
Eskidendi o.
Yalnız kaldığımız anlarda başlar düş yolculukları. Yapmak istediğimiz birçok şeyi düşünür, birçok şeyi silmek isteriz zihnimizden. Ya da iyiden iyiye bağlanırız silmek istediğimiz şeylere. Ya bir sevgili alır bizi düşler sokağında derinlere, ya da her şeyden daha önemlisi yalnızlık yol verir bilinmez denklemlere. En çok sevdiğimiz melodiyi fısıldarız düş gezintilerinde. Bir şeyler arar dururuz. Umut gibi, sevgi gibi, dostluk gibi; vesaire ve benzeri gibi bir şeyler işte. Lakin bozuk düzen içerisinde, bozulmamış bir şeylere nadir olarak rastlarız. Rastlarız rastlamasına ama inanamayız. “Bu zamanda böylesi kalmış mı?” Diye söylenip dururuz.
Oysa inanmak dost diye uzatılan ellere ve sevgiye kanmak, sevgiyi sonsuza dek yaşatmak değil mi dileğimiz? Nedenli ya da nedensiz yere yaratılan kırgınlıklar. Bir hiç yüzünden kırılan kalpler; yani söylemek istediğim şey, karşımızdaki insana tebessümle ve saygıyla yaklaşmak neden bu kadar zor? Ne oldu da kayboldu insanlara olan güvenim? Hâlâ anlayamıyorum insanları. Ya da anlatamıyorum kendimi. Şimdi yalnızlıklar adası yaratmışım kendime. Orada kalıyor, orada meze ediyorum en koyu yalnızlıkları yorgun efsun gecelerime. Masmavi düşlerimle beraber; dalga dalga, akın akın gidiyorum yalnızlık seferlerine.
Yüzü ay parçası,
Gözleri Şimal Yıldızı kadın!
Üzerinde yorgunluğu yılların
Ve bölük pörçük uykuların.
İncinmiş büsbütün duyguların.
Yalnızlık mı?
"Nesine?" dedim hayata,
Kaderine dedi
Ve çekişti serçe parmaklar;
Artık ne yapsam,
Ne etsem hep aklımdasın.
Dün gece rüyamda beni gördüm.
Issızdım,
Ağlıyordum için için
Hiç olan aşk için...
Uyandım,
Gözlerimde yaşı gördüm.
Tükür gitsin hayatına zehir katanları
Ve sen doğruysan
Asla pişman olma yaşadıklarından.
Narin yüreğinde
Bıçak kesiği yaralar açılmış olabilir,
Mühim değil.
"Var mısın?"
Gönlümün treninde
Sonsuz yolculuğa?
Bilinmeze değil
En bilindik yerime;
Kalbime götüreyim,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!