Bana bir söz söyle üst dudağından,
Altı duymasın! ..
Karakucak güreş tutalım yağsız meram,
Dilim kaymasın...
Bana bir söz söyle,
Yıllardan bezgindik ay Ağustos’tu,
Bir Pazar gününde saatler sustu,
Yol andı verenler bağrına koştu,
Usancıma derman oldu Erciyes,
Özlemlere ferman oldu Erciyes...
İnsanoğlu ne zaman kendi gücüne taptı,
Doğru yoldan çıkarak nefsini mâbut yaptı,
Mal hırsıyla günaha kötülüklere saptı,
Dünyanın şaftı kaydı, dengeleri bozuldu;
Mağfiret gemisine binen canlar kurtuldu;
Rabbim Nuh Tufanı’yla verdi yeni bir ayar,
Deli-toy bir anımda sızarak benliğime,
Aşkının o doyumsuz, özgün kar motifini,
Elvan göz, iğne sözle nakşettin yüreğime!
Paraf atacak yer yok,
Bu resim, dolu-dolu...
Değil mi ki, düşmanımsın, tüm gücünle vur bana!
Su uyusun, sen uyuma, tekin tuzak kur bana!
İlk hamleyi sana verdim bu fırsat ele geçmez,
Yine de haddin bildirmek, nâmus bana, ar bana!
Renkleri yoşutulmuş harbi hayat öyküsü,
Say ki çatıdan yoksun seri roman örgüsü;
Soyut resim çıkar mı çala fırça işlesem,
Son nefes, sonsuz rüya, bu bir ecel türküsü...
Gün doğmuş,
Çiçekler uyanmış,
Kuşlarsa cıvıl, cıvıl;
Bir elimde dün,
Bir elimde yarın,
Guz boyuttan öz boyuta geçer olmuşum,
Kardelen sabahlara, kalp gözüyle uyan gel!
Rahmetin sır döngüsü, güçlüklere sıvan gel!
Kalıplarından kurtul kendi can dermanında,
Yalnızca gönlündeki, saf sevgiye dayan gel!
Yoklarken ar etmezdi ötenin berisini;
Etinden önce yerdi tavuğun gerisini;
Duyduk, manitasına beleş kürk yapmak için
Fire vermeden yüzmüş bin sinek derisini...
Nice ürkek bakışın endişe sarkacında,
Kelebek kanadından hassas salınımları,
Bir nabız çizelgesi hükmünde görüyordu;
Sararmış çehrelerde ayva hazan tüylerin,
Can suyu belleğine yansıyan renkleriyle
Tunç devrinin dökümcü kumunda eriyordu…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!