Bir yağmur sonrasında, toprağın buğusuyla
Güneş kirpiklerime rengârenk yerleşirken,
Ballıbaba muştusu kelebek yüreğimi,
Kırmızı potinlere çocukça bağlamıştım...
Bir koşumluk coşkudan taşan hasretlerimle
Bir kor elmaydı rüyâmız, kardeş payı bölen nerde?
Cemreyi dizlerken ağaç, tomurcuk gözlerken arı,
Kanatlanan karıncanın bahtına üzülen nerde?
Aşkın meşrebinde hasret, iki ağızlı bir bıçak;
Örsünü döverken rüzgâr, denize koşarken ırmak,
Kar tutan kaşları yıldız yağmuru,
Buzul bakışları sevdâ mahmuru,
Gündüzün şavkını toplayıp yüreğinde,
Bütün saatlerin zembereğinde
Gecenin tahtına kuruluyordu,
Bildin mi,
Sana değil, sendekine bu tutku,
Kendine yol bulduğunda anlarsın!
Dünü bırak, andakine bu tutku,
Gelmiş, geçmiş olduğunda anlarsın!
Saçlarında çiçek açan dalları,
İçten murat edip görmek dilersen,
Aynaların kırığına sor beni!
Yorumu kendinden düş gezgininin
Demir asâ, çarığına sor beni!
Hem yollar ıradı hem de âvazım,
Eyy gönül sultanı, derdim unuttum,
Dermânını sana sordum soralı!
Saatim göstermez oldu zamanı,
Ülfet kaygısıyla kurdum kuralı...
Örümcek ağından merdiven ördüm,
Buzda yazılar gibi düşlerimden silindin;
Ne bir iz, ne de resim, yokluğunla bilindin!
Bozulan saatlerin yalanlarında durdun!
Bir yansı gizeminde mutsuzlukları kurdun!
Köpüklü dalgaların büklümlerine kaçıp,
Çoğaldılar, yurtluğa sığmadı sayıları,
Batıya göç diledi, Hazar'dan doğuları.
İki göl arasında yığışıp kaldılar da,
İki deniz aradı, Oğuz Yapagu'ları.
Yiğitlerin donanıp at bindikleri yerde,
Şimdi rüzgârda susmuş, sessizlik kurşun perde.
Su bile nefes kesmiş akarken çağlamıyor,
Bozkurtlara ün veren o namlı derelerde.
Söz vardır iş kotarır, belâyı sızan eyler;
Söz vardır başın alır, oltaya sazan eyler...
Boğaz dokuz boğumdur, iki dinle bir konuş!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!