Oğlum Mehmet Mustafaya
Muradımsın, iftiharım, sözümden ar eyleme!
Mutena kozda ciğesin, özden firar eyleme!
Anlatmak mümkün olsa, gönlümdeki hevesi,
Dilimden kıskanırdım ukde nefes o sesi.
Sırrıma ermek için dünya üstüme dönse,
Esirgeyen, bağışlayan, buyurunca olduran,
Zerreden evrenlere dek boşlukları dolduran,
Merâmını elçilerle insanlara bildiren,
Var edici Yaradan'ın doksan dokuz adıyla
Özden özgü Muhammed’in saygı, sevgi yâdıyla
Görklü Tanrı’m yarlıgasın birleşen gönülleri;
Onmaz dertlerle güngörmüş,
Yüreği, dağlar gibidir;
Sinesi volkana dönmüş,
Dudağı, çağlar gibidir;
O'nu gördüm şiirinde (!) ,
Hassas, içli ve de mahzun;
Özlem sarmalında dört yanım duvar,
Kim anlar, kim dinler garip gönlümü? ..
Böylesi karamsar olmazdım ey yâr,
Görseydim bir anlık o gül yüzünü! ..
Nice ömür aşındı, aşılamadı eşik;
Devrimci kariyer de artık bakır bilezik;
Yol taşına dönüşen onca sapana rağmen,
Eski tüfek namından hoşnut kulağı kesik.
Kur’an’ın eman lafzı ondokuzla taçlanmış;
Açılış tefsirine sır özetle başlanmış;
Rem remiz mani savak yedi bent yedi harfe? !
FeCeŞın SeZeHaZı’n Fatiha’dan dışlanmış.
Belki siz de gördünüz, belki de anladınız!
Bu suskun sâhillerin uyumlu mavisinde,
Salınıp durur işte suların sezgisinde,
İçtenliğe duyarlı bir genç kızın hâyâli.
Ağlamaklı, sevecen, mahzun, bâzen öfkeli,
Hoş gör kavim-kardeşin yanlış tavırlarını,
Bıkmadan usanmadan anlat yarınlarını!
Sakın kızıp dışlama, taş atsa, dağından sor!
Yiğidi anasından, yüreği yağından sor!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!