öyle büyülüdürki o
asla ve kat'a bıkmam dediğin
bundan ötürü tüm
ömrün boyunca
usanmayacağını düşündüğün
bir döneme ait
harca cebindeki iki lirayı
tek kuruşun dahi kalmamalı…
duyarsan midenin gurultusunu
sat birini potinlerinin.
valizsiz dolaş gideceğin kentleri,
bıyıkların yalnızca yük olsun sana…
önünden otobüsler geçtikçe
nereye gittiklerini soruyor
o, şehirleri bilmiyor.
tam otuz sekiz yıldır baktığı dağ
karşısında durmasa
denizi görecek
alelade bir çakıl taşından farkım ne benim?
her gün binlerce insanın umursuzca üstünden geçtiği,
kanadı çürümüş, kaldırımda yatan serçeyim.
davetli olmadığım bir düğünde oturur gibi kaldım dünyada.
geçerken, kaptanın uğradığı adaya bıraktığı bir izmarit,
insanların ağızlarında
duyunca adını sıkılırım.
mesleğinin külfetli iş olduğunu
düşünür, tanrılığa acırım
şu güneşin alnında
fena halde hayata benzer yaz
çocukcadır, içinde çokca ümidi barındırır
ben yaklaşan bir masala benzetirim onu
nihayet şarkısını bitirirken anlarız
kekre bir ironiymiş anlattığı
şehir aynı şehir
sokak aynı, ev aynı,
dünya da aynı dünya fakat
bir gariplik var bende
zengin desem değilim
ne evim, arabam,
diri memeli kadınlar olur
başları dik, göğüslerini gerer
sinelerindeki o çift başlı koyunu
harcıalem sallayarak yürürler
fakat bu cenahtakiler gece uyuyamaz
çünkü popoları küçüktür
insanız
hepimizin içinde yıldızlar var
mümkünsüzlük nasıl da güzeldir
bir ilah niyetine her biri
uzak uzak parıldarlar
hep sonraları anlarız lakin




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!