Terk edilmişliğindeydi öylece ağlıyordu
Yığılmış bedeninde yalnızlık yazıyordu
Kimi kimsesi yok anlaşılan, kimse gelmiyordu
Düşüp orda bir başına, öylece yatıyordu.
Dumansı gözleri hafiften kapanıyordu
Ellerimde güller çöllerden geçtim
Bilal’in kokusuydu bu yandım da geldim
Hamza’yı aradı gözlerim evet o dedim
Sahabe sohbetinde demlendim de geldim.
Faniden görmedim fayda bakiyi seçtim
Kovulmadım hiç böyle akşamlardan
Hiç sıkmadım avuçlarımı böylesine
Dönüp durdum acıtan sensizlikte
Ezildim, istesem de düşlerimde.
Yanmadım hiç böyle zamanlardan
Yokluğun bağrından var etti seni
Kendini bilmezken o bilirdi seni
Sen kör iken halifeyi arz seçti seni
İyide insan tanımaz mı Rabbini?
Bir zamanlar gülen yüzüm
Şimdilerde yok gibi
Yorulduğum sokaklarda
Her şeye küstüm sanki.
Rüzgârlıyım bu aralar
Gidenler için gözyaşı derman mıdır?
Yoksa uzayıp giden bir hicran mıdır?
Sen gidince hatıralar vuslat mıdır?
Mecalsizim bu demde bu dem dermansızdır.
Çokların üstünü çoktan örtmüş toprak
Bir aciz-i garibim,
Narını nur eyle
Kalbimi pürnur eyle
Cismime bakma sen
Ruhumu umman eyle
Kaldırmaz mısın perdeleri
Kapıya varırsın bazen açılmaz
Bir umudun olur istersin ulaşılmaz
Çok direnirsin gün gelir engeller aşılmaz
Ama bir damla çamurla deniz bulanmaz.
Sen söğüt gibi ol
Hüznün bahçesinde
Ayrılık yüzüme gülerken
Kurumuş yaprak gibi dökülüyorum.
Kıyamet mi koptu ne
Herkes gibi bende susuyorum.
Ömür ipinde geçerken günler
Öyle bir sevdaydın ki gözlerimde
Çöl rüzgârı, ateşti düşen gönlüme
Sen var diye açmadım kapımı kimseye
Susadıkça seni içtim, doyasıya su diye.
Sarıldığım yalnızlık girdi hüznün içine
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!