Sonu olmayan bir yerde oturmalıyım
Kolumu yaslamalıyım şöyle denizliklere
Yakmalıyım sigaramı en efkârlısından
Baktığım her yerde seni bulmalıyım
Sesin sular gibi çağlamalı içimde
Çayım demli olmalı
Kimse kalmamış
Kapılar hep yalan.
Kurtlu dünya kime yarar.
Dışı süslü içi çürük
Güzel görünen çöplük.
Gurur merdiveninde
Gönülde,
Yanmakta
Kapayınca gözlerini,
Deryalara dalmakta.
Eskiye zincir vurup
Zindana atmakta.
Ben kuru daldım kendimce
Kupkuru oldum sevince.
Gölgem vardı senden önce
O da gitti, sen gidince..
Açmaz kırmızı güllerim
Geceler büyüttüm sen yokken içimde
Öyle sarmış ki özlemin yutkunamadım
Kesildi, sen aklıma düşünce kalbim
Meğerleri senin için satırlarıma ektim
Es ey dost meltem olda gönlüme es! .
Nerde kaldın ey rüzgâr! Saçlarıma es.!
Penceresi açılmamış sözleri tutar onun kalemi
Her bakış bir yol bulur mısrasında
Ah eder bazen bir gurbet tesellisinde
Karıncaya eşlik eder, martıya yoldaş olur
Zamansız hissiyatların kervanıdır onun gözleri
Rüzgâr misali bir aşka koşar, bir ayrılığa
Hani gitmek istemediğin o an
Gözünde hayatın yaşlandığı,
Solduğu zaman
Uzayan hüznün türküsündeyken
Öpülür o ağlatan eller
O bakışlar vurur hançeri yüreğine
Yalnızlaşan masumiyet,
Anlatılası aşkların ocağında.
Varılmaz ateş sesinin,
Ufuksu benlerin bendesinde.
Zifirinde sabahın aşk kokusu,
Sancısında ağlayan bir avare.
Sen yokken çok acıtıyor şu yalnızlık
Tabağımda bir dilim peynir, birkaç zeytin
Sensizlik dinmeyince üstüne sıcak bir çay
Bağlıdır sorma zamanı yüreğimde
Seni anlatıyor,
Seni saklıyor bende.
İçimde bir Tuna sevdası
Birde İstanbul
Şimdileri görünce,
Boğazım yanıyor
Asırların heybesinden
Düşüyor Osmanlı.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!