Hiç evi olmadı onun
Uzayan, dar bir yolun sonunda
Suyu çok uzaklarda,
Çatısı damlayan
Eski kâğıtlarla kapatılmış camları
Buz keserken her yeri
Gün biterde,
Anlatılmaz zamandır
Zindan gözyaşım.
Tutunur dalım,
Söz dinlemez budağım
Çalınır bir hislik kapım.
Usandım yar
Bir meçhul sevdadan usandım
Goncalara sözüm yok
Kokmayan gülden usandım
Islatacaksa yerleri yağmur ıslatsın
Dinmeyen dertten usandım
Yine yollar büyüdü gözümde
Akşam sabah dinmeyen sensin içimde
Seni bekliyorum özlediğim mavi bir gecede
En derin ilk aşk sensin gözlerimde
Mavilere tutundum bir seher yelinde
İsmin yıldız misal hep kalbimde
Sevmek başkaymış
Gurbet misali,
Lodoslar eserde değişmezmiş
Kaybolup uzaklarda
Yangın olurmuş.
Sevdalar varmış,
Sonbaharda açan derviş kokulu gonca güldün sen
Rüzgarinin kapılarda beklediği hasrettin sen
Binlerce yıldır ariflerin sahile yazdığı efkârdın sen
Akif bakışlı, Arvasi sözlü hüzündün sen
Yanmasını bilenlere hem köz, hem ateştin sen
Hakikat sofrasında âşıklara demdin sen
Sensin;
Dinmeyen sızı gözlerimde,
Sendin;
Bitmeyen acı gurbetimde,
Seninleydi;
Sen kokan, sensiz özlemimde,
Yere yığılan gözlerimdi, hayalimdi.
Tutamadım kendimi yoktu gücüm,
Çünkü sensizliktendi.
Hayata elveda diyen yaprak gibi
Ezilmiş dünyaların üstüne düştüm.
Yoksul kaldırımlara misafirdim,
Baksana, direksiz dünya nasıl duruyor?
Manzume-i şemsiye nasıl dönüyor?
Kara topraktan, binbir renk nasıl çıkıyor?
Bunca işi, kim, nasıl yapıyor?
Baksana, şu dağlara nasıl duruyor?
Takılmışlığındayken ömrümün
Durası zaman rengi
Buğdayımsı yüzümün
Son deminde ağlayışı
Çekilmeyişinde gurbetin
Kimsesizliğin vurgunluğu
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!