Bilmez misin, yolun sonu bir çukur?
Dünya fani,Dünya yalan değil mi?
Hayat mahşerinde coşan bu fakir
Birgün tek başına kalan değil mi?
Savrulup dağılır ömür harmanı
Aşıkların avazı,ozanların otağı
Türkü,gazel elinin dervişi, lalasıyım
Şairlerin niyazı, şiirlerin yatağı
Kadim Anadolu’nun bin yıllık balasıyım
Rûmi’yle sema yapıp, yıldızlara seslendim
Selvi boylum ateşine düşeli
Gözlerim yaş döker dil feryad eyler
Bir garip başıma sefil gezerken
Bana senden başka kim imdat eyler
Görünce olmuşum yârin düşkünü
Gönlünden gönlümü çalıp okuyan
Neş’eyle şakıyan dillere kurban
Yüreğe nakşedip aşkı dokuyan
Sevdayla tutuşan ellere kurban
Muhabbet deminde meşke dalalım
Dişlisi kırılan hayat çarkımı
Tersinden düzüne döndüremedim
Bendi yıkılınca taşan arkımı
Sevgi duvarıyla durduramadım
Ocakta kaynattım çakıldan aşı
Kış gelince bizim Kaban dağında
Rüzgar donar,ayaz donar,yel donar
Kırağ vurur zemherinin çağında
Serçe donar,ağaç donar,dal donar
***
Bizim gariplerin çilesi bitmez
Gözlerime bakıp, güldüğün zaman
Üç değil, yüzlerce cemre düşüyor
Her gece düşüme geldiğin zaman
Yüreğim bir coşkun nehre düşüyor...
Elinden içerken çayın hasını
Yüreğimden sevgi yeli
Eser gider dost eline
Sinemde büyüttüm gülü
Kokar gider dost eline
Uyanırım hoş düşlerle
Bana gökyüzünden yıldızları al getir
Bana Göktürk'leri, Oğuz'ları al getir
Bana yiğitleri, yağız'ları al getir
Bayrağımı indirme, Vatan'ımı böldürme
Karanlık beyinlere aydınlık fikir getir
Dün yine felekten bir gece çaldım
Silmeye çalıştım derdin pasını..
Mutluluk cemin de maziye daldım
Unuttum o anda aşkın yasını
Seninle muhabbet masası kurdum
Tşkler sevgili Abdulkadir gardaş...
Ağzınıza, gönlünüze sağlık. Kaleminiz hep yazsın değerli hemşehrim. Erzurum sevdalısı, Aşkale aşığı güzel insan şiirlerinizin hepsi birbirinden güzel. Rabbim devamını nasip eylesin.