Hicranla son buldu bizim öykümüz
Her günü sel olur düşer yanaktan
Bir yerde çalınca bizim türkümüz
Hasret-hüzün çıkar gelir uzaktan
Saçlar apak oldu, sanki kar gibi
Doğduğumuz günden sokmuş bir cenge
Sonu anlaşılmaz iştir bu Dünya…
Bazen solar,bazen girer her renge,
Bazen kötü, bazan hoştur bu Dünya
Bazen gemileri dağdan yürütür,
Girip baktım Dünya nedir?
Birçoğunu azar gördüm
Tiyatro mu bu,ya nedir?
Ecel oyun bozar gördüm
Kimi evli,kimi bakir
Uymaz gaydasına saz bana kırgın
Düzenler bozulmuş,teller bozulmuş
Zevkin deryasına dalıp da hergün
Yüzenler bozulmuş,göller bozulmuş
Sızlatır sinemi azgın yaralar
Uymaz akorduna saz bana kırgın
Düzenler mi bozuk? Teller mi bozuk?
Zevkin deryasına dalıpta her gün
Yüzenler mi bozuk? Göller mi bozuk?
Gözü doymayanlar gönlüm yaralar
Hasretin donduran kör ayazın da
Sinemde ateşler yakar giderim
Hüznün baharın da sevda Yaz’ın da,
Ayrılık türküsü yakar giderim.
Sen gittikten sonra yüzü gülmeyen,
Yine çocukluğum aklıma düştü
Doğduğum yerleri göresim geldi…
Hasretim yaş olup gözümden taştı
Feleğe bir sille vurasım geldi…
Sabah serininde kapıya çıkıp
Dadaş kızı başım derde salmışsan
Bir bakışta aklım baştan almışsan
Sonra dönüp kaşın bene çatmışsan
Dadaş kızı halın keyfin necedir,
Sensiz benim gündüzüm de gecedir...
Ayrılık şerbetin tatlı mı sandın?
Ballar mı süzüyor çemenin dağlar?
Aşılmaz yolların, bitti mi fendin?
Gam ile inliyor kemanın dağlar
Yalçın kayalara dikersin gücün
Yeminini bozan kör âşık gibi
Ararsın dediler, dedim essah mı?
Dallara tırmanan sarmaşık gibi
Sararsın dediler, dedim essah mı?
Yüzüne dokunan saçından bile
Tşkler sevgili Abdulkadir gardaş...
Ağzınıza, gönlünüze sağlık. Kaleminiz hep yazsın değerli hemşehrim. Erzurum sevdalısı, Aşkale aşığı güzel insan şiirlerinizin hepsi birbirinden güzel. Rabbim devamını nasip eylesin.