Dünya denen handan girdim içeri
Nefsini bezetip, soyanı gördüm
Musalla taşından bakıpta geri
Onca şey yalanmış diyeni gördüm
Baş vermiş buğdaya tırpanı vurup
Rengarenk Dünya’mı benden çaldılar
Elvan-elvan gökkuşağımı söküp aldılar
Kocaman eller dokundu resmime
Hep siyahları bıraktılar tuvalime…
Uçurtmalarım vardı bulutlarla yarışan,
Gökyüzüyle gülüşen, serçelerle konuşan…
O gönül bahçende düş eyle beni
Gözünde bir damla yaş eyle beni
Bahar senin olsun Kış eyle beni
Har olup yansada gülü dererim
Ağırdır sevdanın yükü saramam
Boğulur umutlarım sevdanın girdabında,
Beynime acı düşer, uykular haram olur…
Ararım cevabını, hayatın kitabında,
Bulamam yolum şaşar; ruhum aciz,ram olur.
Yanlızlıklar koşuşup, dolaşırken us’umda,
Sevda serabından düş yolla bana
Üstünde bir damla yaş yolla bana
Bahar senin olsun Kış yolla bana
Zemheri ayında gülü neylerim
Ağırdır sevdanın yükü saramam
Yüreğimde tufan koptu yel gibi
Hasret pınarlarım coştu sel gibi
Çevirme yüzünü benden el gibi
Ömür kısa, Dünya fâni gel gayri
Elbette iyilik olmaz yalanda
Her sabah göklere uzanan eller,
Semaya merdiven örmüş gibidir..
Öksüzün saçında gezinen eller
Cennet köşküne ev kurmuş gibidir..
Bu nakış,bir güzel elinden çıkmış
Kirpiğe sarılıp hıçkıran damla
Kalbimde derinden inleyen hüzün
Ardımdan ağlayan garip anamla
Sarılıp ayrıldık böyle bir güzün
Yol çukur,yol taşlı kervan neylesin
İftar vakti huşuyla dinlerken ezanları
Hüzünle hatırladım eski Ramazan’ları
Seneler, âh seneler!.. Gelipte geçti hızla;
Erzurum’la başbaşa kaldık hâtıramızla!
Erzurum’la Bayburt öz gardaş şehir
Töresi bir, âdeti bir, huyu bir...
Yaylayı,ovayı sulayan nehir,
Çoruh’u bir,Havzası bir, suyu bir…
Erzurum’la Bayburt iki gan gardaş
Tşkler sevgili Abdulkadir gardaş...
Ağzınıza, gönlünüze sağlık. Kaleminiz hep yazsın değerli hemşehrim. Erzurum sevdalısı, Aşkale aşığı güzel insan şiirlerinizin hepsi birbirinden güzel. Rabbim devamını nasip eylesin.