Vecdi Murat Soydan Şiirleri - Şair Vecdi ...

Vecdi Murat Soydan

ŞİİR: Muhip Erdener SOYDAN (babam)
Doğum tarihi: 20 Ekim 1943
Ölüm tarihi: 15 Ekim 1986



Devamını Oku
Vecdi Murat Soydan

Beni tanıyanlar ve yüz yüze görüştüğümüz kişiler bilir. Daha ‘’ dün ‘’ dediğimiz kısa zaman önce tükenmiş, bitmiş ve ölümün eşiğine gelmiş bir insandım. İnsan mıydım? Onu da bilmiyorum. Ruh ve beden sağlığım bozulmuş, dengem alt üst olmuştu. Gecelerim gündüzlerime karışmış, deyim yerindeyse yaşayan bir ölüye dönmüştüm. Günlerce, haftalarca kendimi toparlayamamıştım. Dışarıya bile çıkmak istemiyordum. Annemin, halime bakıp da, göz yaşları içinde ‘’ Ne olmuş sana böyle oğlum? Ben seni bu durumlara düşmen için mi doğurdum. Sana bir şey olmasın, bana olsun.’’ deyip, hüngür hüngür ağlamasını ve benim için Allah’a dualar etmesini asla unutmadım. Biliyordum ki, annem içten ağlamıştı, benim için ağlamıştı ve yürekten dua etmişti kurtulmam için. Anneme cevap bile verememiştim. ‘’ Kurtulacağım bu durumlardan, sen ne olur üzülme.’’ bile diyememiştim.

Yolda yürümek bile, bana çok ağır bir işkence gibi geliyordu. Başımı yerden kaldırmaya cesaretim ve isteğim dahi yoktu. Adım atacak takatim kalmamıştı. Merdivenleri çıkarken bile kaç kez sendelemiştim. Suskundum, konuşamıyordum. Davamda haklıydım, sesimi duyuramıyordum. Çünkü beni duymak istemiyorlardı. İçimden hep bağırmak geliyordu ama hep susuyordum. Biliyordum ki, ne kadar bağırırsam bağırayım, sonuç asla değişmeyecekti. Sürekli uyumak istiyordum. Uyudukça rahatlıyordum ama başım yine de çok ağrıyordu. Bedenim değil de, başım bedenime çok ağır geliyordu. Bana şu soruyu işte böyle bir halet-i ruhiye içinde sordular: ‘’Ölmekten hiç mi korkmadın? Ya ölseydin? ’’ O zaman onlara şu cevabı vermiştim. '' Ben, ölmekten değil; ölememekten korkarım.''

Bir suçluymuşum gibi hep yüzüme bakıyorlardı. Kimisi de halime acıyarak bakıyordu. Horlanan, dışlanan zavallı bir sokak köpeğine dönmüştüm. Yoksa benim ölümüm sokakta mı olacaktı? Gerçi bir ailem vardı ama, onlar da bana yabancı gibiydiler. Önümde iki seçenek vardı. Ya yarım bıraktığım işi tamamlayacak, ya da tam tersi kendimi değiştirecektim. Ama bunu düşünmek bile aylarımı aldı. Çünkü bir türlü düşünemiyor, kendimi toparlayamıyordum. İşe ilk önce, doktorumun bana vermiş olduğu ve beni günün 24 saati neredeyse uyutan, beynimi ve zihnimi uyuşturan ve beni aptallaştıran depresyon ilaçlarını çöpe atmakla başladım. Rus ruleti misali ya kazanacaktım, ya da kaybedecektim.Çünkü bu ilaçlar iyi kötü beni her şeye rağmen ayakta tutuyordu, en azından uyutuyordu.

Devamını Oku
Vecdi Murat Soydan



GÖSTER

Ağlamayan bir canlı göster bana.
Sevdiğinden ayrı düşüp de,

Devamını Oku
Vecdi Murat Soydan

Unut beni sevgili sana göre değilim,
Günahımla baş başa garipçe bir sefilim,
Aşkımın zehriyle kıvranırken ağzım, dilim,
Ruhumda uçurumlar, mayınlara basmışım,
Girdap girdap takvimde, hayatla savaşmışım.

Devamını Oku
Vecdi Murat Soydan



GİTMELİ DİYORDUM BURALARDAN

Gitmeli diyordum buralardan
Defolup gitmeli ki,bir daha geri dönüşüm olmasın.

Devamını Oku
Vecdi Murat Soydan



GEL GİT

Gökyüzü yine karardı
Anlaşılan, yağmur yağacak.

Devamını Oku
Vecdi Murat Soydan

ŞİİR: Muhip Erdener SOYDAN (babam)
Doğum tarihi: 29 Ekim 1943
Ölüm tarihi: 15 Ekim 1986



Devamını Oku
Vecdi Murat Soydan

Benim her meslekten arkadaşlarım, ağabeylerim, tanıdıklarım var. Dilenciler haricinde herkesle konuşurum. Çünkü dilenciler çalışmayıp, kısa yoldan para kazanıp duygu sömürüsü yapıyorlar. Onurlu bir insan dilencilik yapmaz, yapamaz. Ona buna el açıp, duygu sömürüsünde bulunmaz. Şimdilerde dilenciliğin yeni bir türü yaygınlaştı. Bu tür dilenciler ellerinde birer mendil, yolda da yürüseniz, parkta da otursanız, karşınıza aniden çıkıyorlar ve sizi zorla sıkboğaz edip, ‘’bir ekmek parası’’na mendil satmak istiyorlar. Caddeleri, parkları, köşe başlarını mesken tutmuşlar ve kendi içlerinde de buralarını parsellemişler. Kimse kimsenin mıntıkasına girmiyor. Hastane önlerinde de durum aynı. Yanınıza birisi yanaşıyor ve yalvarır bir dille, hasta olduğunu, dönecek parası olmadığını söylüyor. Bizler asil bir milletin evlatlarıyız. İçimiz parçalanıyor bu duruma ve acıyoruz hallerine. Çıkarıp onlara para veriyoruz. Diyelim ki, o kişinin gerçekten de yol parası yok. Hangi il olursa olsun fark etmez, şehir içinde bindiği belediye otobüsü şoförüne durumunu anlatsa, o şoför gerçekten de mağdur olan o kişiye yardımcı olur. Şehirler arası otobüs terminallerinde zabıta amirliği noktası vardır. Diyelim ki, gerçekten mağdur olan bu kişi, o zabıta noktasına gitse ve durumunu anlatsa, yine kendisine yardımcı olacaklardır. Fakat amaç farklı. Amaç, kısa ve kestirme yoldan dilenerek para kazanmak.
Geçenlerde semt pazarından alışveriş yaparken de başıma geldi. 10-12 yaşlarındaki bir erkek çocuğu yanıma usulca yaklaştı ve benden bir istekte bulundu. İsteğini tahmin etmekte yanılmadım. ‘’Okula gidiyorum, kitap, defter alacağım, yol param da yok. Bir ekmek parası verebilir misiniz acaba? ’’ dedi. Daha önce bu çocuğu caddelerde de görmüştüm. Sadece benden değil, gözüne kestirdiği kişilerden de bu yolla para istemişti. Maalesef bu yaştaki çocukların aileleri bu duruma göz yumuyorlar. Çünkü o çocuğu bu şekilde çalıştırarak (!) daha doğrusu dilendirerek kısa yoldan para kazanmak istiyorlar. Bazı dilenciler de, kucaklarında bir bebek, gelenden gidenden dileniyor. İçiniz acıyıp, duygusallık oluşunca sizde, çıkarıp üç beş kuruş veriyorsunuz. Hesap ettim de, günde bu yolla en az 30 kişiden para alsalar, ki ortalama bu da günde en az 50 TL’ye gelir. Çünkü en az para veren 1 TL veriyor, 5 TL, hatta 10 TL verenler de var. Bakıyorlar ki, muhatapları bir çocuk ve iyi niyetli olarak, sadakamız olsun, kazalar, belalar başımızdan gitsin diyerek fazla fazla para veriyorlar. Bu çocuğun ayda kazandığı para, ortalama 1.500 TL yapar ki, her aileden 2-3 kişi bu şekilde vicdanlı kişilerden para dilenseler, aylıkları en az bir genel müdürün aylığına denk gelir. Bu nedenledir ki; ben dilencilere asla para vermiyorum. Alın teri dökülmeden kazanılan para, toplumda kolaycılığı, tembelliği oluşturuyor. Maddi durumları zayıf olanlar, çeşitli nedenlerle işsiz kalanlar yok mu? Var elbette. Böyleleri de en azından bulabildikleri işe girip ekmek paralarını çıkartıyorlar. Hem devletimiz bu konuda oldukça hassas. İl ve ilçelerde faaliyet gösteren Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları, kısa adıyla (SYDV) bu tür yoksul ailelere gıda, eğitim ve yakacak yardımı yapıyor. Belediyelerimiz de, muhtarlıktan alınan fakirlik belgesine istinaden fakir ailelerden su parası almıyor.
Şimdi gelelim asıl konumuza: Üç beş ay önce bir amcayla tanıştım. Kendisiyle hemen hemen her sabah yolda karşılaşırım ve selamlaşırım. Hal hatır sorarım, kısa da olsa muhabbet ederiz. Ayrılma vakti geldiğinde de bana dua eder: '' Allah işini, gücünü rast getirsin.'' der. Bu dua da bana yeter de artar bile. Abdestinde, namazında, kendi halinde sevimli bir ihtiyar Mehmet Amca. Bağ Kur'dan emekli olmuş. Dedim ki kendisine, '' Çalışmak çok zor oluyordur sizin için. Emekli de olmuşsunuz. Şimdi evinizde dinlenmeniz gerekirdi. Yıllar zaten sizi yeterince yormuştur. Bir de milletin çöpüyle uğraşıyorsunuz. Allah korusun, her türlü hastalığa yakalanır insan.''
Dikkat ettim, kağıt toplamıyor Mehmet Amca. Nedenini sordum. Cevaben dedi ki; '' Atık kağıtlar para etmiyor. Plastik ve teneke topluyorum. Biri sabah, diğeri öğleden sonra olmak üzere günde 2 kez bu işi yapıyorum. Evde oturmaktansa, kahve köşelerinde zaman öldürmektense, hem 3-5 kuruş para kazanıyorum, hem de spor oluyor benim için. ''
Gözüme tekerlekli arabasının içindeki naylon poşet ilişti. Çöpe atılan ekmekler vardı içinde. Hem de al içinden, afiyetle ye. O derece taze. Elimle de yokladım ekmeklere. Hayretler içinde kaldım. ''Biz, bunun daha da bayatını evde yiyoruz ve hiç çöpe ekmek atmıyoruz.'' dedim.
Samimiyetimi ve açık sözlülüğümü anlamış olacak ki bana şu cevabı verdi: ''Hayvanları olan bir arkadaşım var, bu ekmekleri ona veriyorum. O da karşılığında bana, yoğurt, süt veriyor. Hatta bir defasında kurbanlık koyunumu bile verdi. Bu ekmekleri çöpe atanlar, israf ediyorlar. Yiyecekleri kadar alsalar sorun da oluşmaz. '' dedi. Ben de esprili bir şekilde dedim ki; '' Haklısın Mehmet amca. Ama onlar atacak ki, sen de yoğurt, süt yiyeceksin.''

Devamını Oku
Vecdi Murat Soydan


ESKİCİ 1

Gel eskici, birkaç dökük eskim var.
Varsın ucuza al, değerinden kaybetti.
Alırken vermedim ki, karşılık.

Devamını Oku
Vecdi Murat Soydan



ESKİCİ 2

Gel eskici, aç bakayım torbanı,
Seriver şuraya, dök birer ikişer,

Devamını Oku