Her zaman söylerim, “Her şeyin başı sevgidir.” diye. Düşünsenize bir, sevgi olmazsa insanlarla iletişimde zorluk çeker insan. İlişkiler sanal, kopuk ve donuk bir hal alır. Sürtüşmeler başlar. Sevmeye önce kendimizden başlamalıyız. Ama bencillikten ayrılan bir yanı olmalı kendimizi sevmenin. Sık sık aynanın karşısına geçelim ve bir katre tebessüm edelim kendimize. Yapılan bir araştırmada, bebekler günde ortalama 300 kez gülüyormuş.Ancak bu sayı yetişkinlerde 20’de kalıyormuş.Gülme esnasında yüzümüzden kaburga kaslarına 150 ile 200 arasında kas harekete geçiyormuş. Hiç düşündünüz mü, “Tatlı dil, yılanı deliğinden çıkartır.” sözü acaba neden söylenmiştir diye? Yılanlar güler mi, bilinmez ama, aslanların gülmedikleri kesin. Evet, ormanın kralı aslan, hayvanlar içinde gülemeyen bir canlıymış. Hayvanlardan da yalnızca insanlarınkine benzer bir kas yapısı olan hayvanlar gülebiliyormuş ve buna örnek gorillermiş.
Berlin Hür Üniversitesi’nden profesör Niemitz, insanların yanı sıra, 10 yıl boyunca Berlin Hayvanat Bahçesi’nde hayvanları da gözlemlemiş. ’Hayvanlar birbirleriyle oynarken, yüzleri insanlarınki gibi bir ifade alıyor. Dişlerin gözüktüğü, gerçekten gülen bir yüz görülüyor Buna oyun yüzü deniyor ama aslında hayvanlar da gülüyor. Üstelik insanlarda olduğu gibi ritmik bir şekilde nefes alıyorlar Ayrıca biraz sesleri de çıkıyor, “he he he “ diye sesler çıkarıyorlar’ diyor araştırmasında.
“Dost için sırtımı köprü yapmaya hazırım ben; Yeter ki temiz kalpleri taşıyan ayaklar geçsin üzerimden.' demiş Honoré de Balzac. Tebessümle dostluk ve arkadaşlık arasında derin bir bağlantı var. Tebessüm etmeyen, donuk bir yüz ifadesiyle kendini selam vermeye mecburmuş gibi hisseden bir arkadaşınız sizce üzerinizde ne derece olumlu bir etki yaratır? “Selam vermese, bundan daha iyiydi” diye düşünmez misiniz? Her işimizde gerçekçi, doğal olmalıyız. Yapmacık hareketlerden kaçınmalıyız. İşimiz gereği stresli olduğumuz anlar çok fazladır. Kabul ediyorum. Ancak, karşımızdaki kişilerin ne suçu var ki? Değerli yazar Vedat TÜRKALİ’nin “ Fatmagül’ün Suçu Ne? ” isimli romanından esinlenerek televizyona uyarlanan filmin ismi hep dikkatimi çekmiştir. Aklıma işte bu olumsuz insan ilişkileri geliyor. Diyorum ki kendi kendime: Yapmacık, duygudan yoksun, ikiyüzlü sözüm ona bazı arkadaşlarımı, dostlarımı (!) gördükçe “Murat’ın Suçu Ne” sorusunu soruyorum. “Suçumuz insan olmak.” diyordu bir eserinde değerli yazar Oktay AKBAL. Gerçekten de suç bizim mi? Yıllardır kamu görevinde bulunuyorum. Doğal olarak işimiz insanlarla ilgili.Tabiri caizse, insan sarrafı olduk. Bir bakışıyla, bir gülüşüyle o insanın yapmacık mı, yoksa içten ve samimi olarak mı hareket ettiğini anlayabiliyorum. Derdim ki hep, “ İnsanları tanıdıkça, iki yüzlülüklerini görüyorum, üzülüyorum. Canımı acıtıyorlar çünkü. Riyakar, bencil ve yapmacık hareketlerini gördükçe, uzaklaşmak istiyorum o ortamdan. Öyle bir iş bulmalıyım ki, ya da öyle bir işim olsun ki, insanların zararlarından en az biçimde etkileneyim.” Buldum da, yani bulduğumu sandım. Kitaplardan zarar gelmezdi, bir kütüphanede görev alabilirdim. Aldım da. Kafam dinç miydi? Bu soruya cevabım “ hayır” oldu. Kitapları okuyanlar sonuçta insanlardı. Ne mi oldu? Raflardan kitaplar birer birer çalındı. Okumak için değil de, çalmak için kitap araklayan öğrenciler yine canımı acıtmıştı. Kaç defa çantalarında yakaladım çaldıkları kitapları. Öğretmenin verdiği ödevleri kütüphanede yapmak zor geliyordu onlar için. Onlar da, koca ansiklopediyi doğru çantaya zula ediyorlardı. Yok, yok.. yine rahat yoktu bana. İnsanın olmadığı bir yer nerde var? diye düşündüm. Cevabını bulamadım. Mutlaka bir şekilde iletişime geçiyordum çünkü insanlarla. ' İnsanları tanıdıkça, hayvanları daha çok seviyorum,'diyordu bazı arkadaşlarım. Bu sözü araştırdım, Johann Wolfgang Von Goethe’ye aitmiş. Demekki, yıllardır insanların karakterleri hiç değişmemiş. İnsanları da hayvanları da, kısaca yeryüzündeki tüm canlıları sevelim. Öncelikle aynaya kendimiz bakalım ama.
Bu nasıl bir veda, bu nasıl bir terk ediş,
Her gün doğumundan başlayıp, geceden sabaha tükeniş.
Ellerim,öksüz çocuklar gibi koynumda kaldı,
Hiç mi ehemmiyeti yok, güzel, mesut günlerin.
Acılar içinde yarım bir adam bıraktın,
Buna yaşamak denirse, al senin olsun!
Sevdi mi insan,
Önce kendisini sevmeli,
Sevdiğine inandırmalı, güven vermeli,
Kuru kuru ’ seviyorum’ demekle,
Sevmiş mi olunur?
'SEVGİNİN TARİFİ YAPILAMAZ,, SADECE HİSSEDİLİR....'
- sevgiye dair örnek mektup - (kurgudur)
Ahhh benim gül goncası biricik prensesim… Sesim,,, Bitmez tükenmez nefesim,,, Aşk ile duygulanmak sadece sana mı mahsus benim kınalı biricik bebeğim. Biliyorum, mevzu aşk ve sevgi olunca, sevgiliye verilen değeri göstermek adına yazılmış ve yazılmamış tüm kelime ve cümleler bile ne kadar etkisiz ne kadar kifayetsiz kalıyor değil mi? Seni çok iyi anlıyorum. Çünkü ruhlar birbirlerini anlar sevgilim. İkimizin ruhu ezelde buluştu ve yeryüzüne sevgi tomurcuğu misali indirildi. Bir elmanın bir yarısı sen, diğer yarısı ben.
Duygularıma yenilecek adam değildim,
Bağrıma kene gibi yapışan şu deli sevda olmasaydı.
Tutup yakasından,
Uçurumlardan aşağı atmasını bilirdim de,
Hiç hesapta yokken çıktın karşıma,
Seni, yüreğimi mesken tutasın diye mi sevdim?
İnsanlar birbirleriyle iyi geçinseler, kalpler kırılmasa, anlayışlı ve hoşgörülü olunsa, inanınız cennete gerek kalmazdı.Mutlu olmak, huzur bulmak için ölümü beklemek niye? İşe birbirimizi sevmekle başlayalım. Katı bir kalp,bencilik,hasetlik ve soğuk bir yüz, araya engeller koyar.Herkes, öncelikle kendisini düzeltmeli. Her tür yalandan, riyadan, çıkar ve menfaat ilişkilerinden, kısacası her türlü kötü düşünceden ve davranıştan kendimizi arındıralım.Önce kendimize dürüst olalım. Bu sevgi seli ve iyi niyet çabaları dalga dalga yayıldığı zaman, işte size cennet gibi bir dünya.
’Sevmek ’ demek, asla cinsellik demek değildir. Önce niyetimizi arı, saf duygular içinde tutalım.Sevmekten korkan yürekler asla mutlu olamazlar, huzur bulamazlar. Ölümlü dünyada neyi paylaşamıyoruz? Bu gün varız, yarın yokuz. Ölümü merak ediyorsanız, gözünüzü şimdi 1 dakikalığına kapatın ve karanlık bir dünyada olduğunuzun farkına varın. Sonra Allah’a dua edin, tüm uzuvlarınız yerinde ve sizler sağlıklısınız. Uzuvları eksik bir insan bile yaşama tutunuyorsa, dünyaya tebessüm edebiliyorsa, siz neden bir tebessümü kendinize çok görüyorsunuz.
Hayat şartları çok zorlu ve bu zorluklar içinde dahi olsa, birbirimizden muhabbeti kesmeyelim.Sevgi her kapıyı açar. Şimdi, hemen en yakınımızdan başlayalım, siz bu yazıyı okuduktan sonra, yanınızdaki arkadaşınıza, dostunuza, tanıdığınıza veya ailenize, o an yanınızda kim varsa, sevgi dolu bir tebessümü çok görmeyin. Lütfen, kalbini kırdıklarınız varsa, şu dakika itibariyle de gönüllerini alın. Özür dileyen siz olunuz, özür dilemek bir erdemdir, yüceliktir. Bunu yaparken egonuzu yenin. Gurur denilen o seti aşın. Unutmayınız; zararın neresinden dönülürse kardır.İnanınız çok mutlu olacaksınız.Hayata bakış açınız değişecektir. Şimdi şu testi yapalım: Namluyu kafanıza doğrultup, tetiğe basmayı düşünün.Ya da, dünyanın meşakkatinden ve ağır yükünden usandığınızı ve çok uzaklara gitmeyi, izinizi kaybettirmek istemenizi düşünün.Neden mi dedim? Çünkü bunları düşündüğümde, hayatın çok güzel olduğunun farkına vardım ve tabiri caizse yeniden doğdum. İnsanlara ve tüm canlılara bakış açım değişti. Maalesef, sudaki balık misali hayatın kıymetini anlayamıyoruz. Küçük, basit sorunlar peşinde koşmakla ömür tüketiyoruz. Yaşarken kendimize hayatı zulmediyoruz. Sevgiyle kalınız,, yüzünüz hep gülsün.
Gülen gözlerimi, tatlı tebessümlerimi,
Hüzünlerimi, özlemlerimi, hayallerimi,
Bir de kalbimi buz kalıbında dondurarak,
Geçen yıllarımı bir köşede bırakarak,
Kimliğimi denizin dalgalı ve soğuk sularına atarak,
Sana da son bir kez bakarak,
Gökkuşağının kuyruğunda mavi uçurtma,
Denizler altında yirmibin fersah.
Cam kırığı düşler,
Uykular bölük börçük.
Dışarıda kuru ayaz,
Fırtına, tipi, kar...
HEY DOST!
Ne durursun var git selamım eyle
Anlat çektiğimi gurbet elinden.
Benim firari duygularım gece yarıları başlar.
Gidelim bu kokuşmuş şehirden gülüm,
Ya kendin gel gecenin bir yarısı,
Ya da gözlerini bırak da git.
Kıyamam sana, zarar da veremem,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!