yine sensiz geçen bir günün ardında
her yere senden bir hatıra serpiştiriyorum.
biliyorum ki
hatıralarımdır yaşadığımın kanıtı
ve sen sevdiğim kadın
en değerli hatıramsın...
Bulutların Melekleri Olur mu?
Küçük bir meleğin çıkışına sahip olmamıştır belki de bu evren
Kendi içinden…
Bir çift neşeli ayak çıkagelecek…saklandıkları yerden…
Salına salına…
eski tarihlerden günümüze gelen bir hikayedir aslında köyümüzde kulaktan kulağa aktarılan bu giz nicedir bende ninelerden duyarım bu gizi ama belirli bir yaşta olman gerekir bu hikayeyi ninelerin sana anlatmaları için işte bende o yaşlara yeni girdiğimde hep bir heyecan içindeydim ne zaman beni çağıracak acaba nineler diye ve bir gün işte birgün gelip çattı ninelerin benimle konuşacağını söyledi hayto kuş uçup geldi bir yerlerden zaten sadece belirli anlarda ortaya çıkardı kim bu zamana gelse hayto kuşu ortaya çıkardı nereden geldiğini kimse bilmezdi geldi kondu ağaca ve başladı konuşmaya sesinden tanımıştım onu benden öncekiler sesini tasvir etmişlerdi hep nasıl çıktığını neye benzediğini bir merak tüm ayrıntıları öğrenmiştik büyüklerimizden bende o olduğunu anlayıp hemen attım kendimi kapıdan bahçeye...evet karşımda olan oydu tanımıyordum ama o olduğu belliydi hayal ülkesinden geldiğini söyledi çok uzun ve yorucu mu geçmişti acaba yolculuğu diye düşünürken... bilmediğim bir hüzün kaplamıştı yüreğimi hayto kuşunun yolculuğuna dair garip bir hüzüntü içinde bir sevgi masalını da barındıran garip tanımlanamaz bir his belkide hissettiğim....nasıl tasvir edilir bilinmez...hanı insan uçurumun kenarına kadar gelirya sarp kayalıkları tırmanıp sevdalı olduğu çiçeği koklamak için işte belkide öyle bir histi su an içimde hissettiğim damarlarımı kavuran bu duygu..arkamdan geleceğine inandığım bir kokunun hissi tam bu sırada hayto kuşu bir kanat çırptı ve yüzüme vuran o ılık rüzgar ile kendime geldim..geldim ve etrafımın değiştiğini hissettim ben bunları düşünürken hayto kuşu çoktan çıkarmıştı benim çıkmam gereken yolculuğa hayto kuşu beni bir evin önüne getirdi bu yolculuk bir anlamda uzun bir anlamda da çok kısa bir yolculuk olmuştu ne olduğunu anlamamıştım açıkçası önünde bulunduğum evi incelerken bir anda aklıma hayto kuşu geldi arkamı dönüp ona buranın neresi olduğunu sormak isterken bir anda arkamda hiç kimsenin kalmadığını hissettim ne kadar da çok şey hissetmiştim...kapıdan içeri girdim yavaş adımlarla ama ne kadar yavaş adım atmaya çalışsam da sanki bir kayanın suya düşmesi kadar ses çıkarıyordu adımlarım şaşırmıştım 7 tepeden duyulmuştur gelişim diye düşündüm...düşünürken..düş olduğumu hissettim düştüm...evet galiba düştüm derken düştüm ayağa kalktığımda çevremdeydiler nineler, nineler kimi sevdalı kimi hüzünlü kimi yürekli kimi hayalini bırakmış bir uçurumun kenarına hayalleri yeşermiş ve koklanmayı bekler...5 nine 5 duygu 5 düşünce sadece düşünce düştüm düş sadece bir düş olabilir diye düşündüm ama hayır birisi elimden tuttu pamuk şekeri koktu bir anda burnuma bir nine anlattı sevdayı sevdalıları sevdanın nasıl olması gerektiğini sevdayı üfürdü yüreğime yürekli nineyle birlikte ve yürekli nine getirdi kalbime sevdanın cesaretini cesaret sonsuz bir an bile düşünmeden ölebilecek bir cesaret sevdiği için sonra hayal nine gırdı konuşmaya hayallere uçurdu beni milyarlarca hayal uçuşurken yanımdan ne kadar dokunmak istersem o kadar uzaklaştılar çocukça bir edayla kovaladım onları taki yorulana kadar belkide başkaları tarafından dokunulmaması ve bilinmemesi gereken hayaller diye düşündüm düşün-düm belkide senin düş-ün bakalım düş-ün-müyüm kız düşündü oğlan düştü uçurum ninenin kenarına ve uçurum ninenin uçurumundaki çiçeklerin kokusu bir anda uyandırdı beni uykumdan hüzün kovan kuşu geldi yanı basıma hüzün kovan kuşu hüzün kuş uçtu bir hüzün apansız kovandan
bir anda hissettim sevdiğimin yüreğinde olduğumu nicedir sevdiğimden habersiz içinde olduğumu sevdiğim benden habersiz... sadece bir düş...gerçekleşecekti hayatta iyice düşünmesini söyledi düşündü düşleri hangisi gerçekleşmeliydi acaba o zamana kadar çokta düşe yazmamıştı aslında kararsız kaldı öylece baktı uçurumun kenarından obaya gözlerini kapadı ve bir düş oluverdi..
06022007
ben seni tek bir sıfatta sevmedim
ben seni insanoğlunun tanımlamaları dışında sevdim
onlar
BİR DELİNİN GÜNLÜĞÜ
Bir deli nasıl günlük tutabilir diye düşünebilirsiniz? İşte cevap:ben günlük tutan o deliyim ve dün gece yarısı öğrendim deli olduğumu…
Evet bencede gaip (bir deli olarak) bir insanın deli olduğunun farkına varması. Hemde bir anda…ama dünya zaten garipliklerle dolu değil mi zaten. Bir fazla veya bir eksik bir şey değiştirmez herhalde (benim yaşamım dışında) . Dün gece deli olduğumun farkına vardığımda hemen normal yaşamımı, kullanılmış ve işe yaramadığı için iade edilmiş yaşamlar çöp kutusuna fırlattım. Birde baktım ki normal yaşamım yaşantımın yanında kıyafetlerimi de fırlatıp atmışım. Tabi yatakta anadan üryan (çırılçıplak) yatamazdım(aslında yatabilirdim bana kim karışabilirdi ki bak şimdi gitti aklımdan) daha doğrusu üşürdüm (zaten üşütüktüm) hemen kendime birşeyler bulmalıydım giymek için. Tam bu sırada kaçırmış olduğum aklıma bir fikir yakaladı.neden süper deli olmayayım dedim kendi kendime…superboy vardı, süpermen vardı, süpergirl vardı, süperbabanne vardı neden birde süper deli olmasındı ve olmalıydı da…hemen kostümümü kedim macit, uğurlu hamamböceğim Alı Rıza (çok güzel Ali Rıza Binboğa taklidi yaptığı için bu ismi vermiştim) ve O’nunla beraber tasarlamaya başladık. Çok yaratıcı bir gruptuk birbirinden güzel tasarımlar üretiyorduk renk konusunda en sonunda anlaşmaya vardık ve mavi ile siyah karışımı bir kostüme karar kıldık…sıra sembole gelmişti…Ali Rıza hamamböceği olsun dedi, Macit ise pençesini gösteren bir kedi, O’nun fikri yoktu, bu fikir alışverişinde bende yoktum.Macit hepsini ikna etmiş ve onun önerisi kabul olmuş görünüyordu. Sonradan ben de bu sembolü beğendim. O kadar çok konuşmuş ve tartışmışızki günün nasıl bittiğini anlayamamıştık. Artık Güneş doğmak üzereydi. Yani bizler için uyuma ve dinlenme zamanıydı. Macit ayağımın kenarında, Ali Rıza yatağın başucunda uykuya dalmıştık bile…saat:06.00 herkes rüyalar görüyordu ama Ali Rızanın rüya balonları kafamı, Macitin rüya balonları ayağımı gıdıkları için uykuya dalmama rağmen rüya göremiyordum…heryer alabildiğine maviydi…itiştirmeye başladım ikisininde rüyalarını, öyle yorulmuşum ki bugünden son hatırladığım bunlar kaldı…
bir hayalin ürünüydü
adam
kadın,
tüm yaşanmamışlıklarından yaratmıştı adamı...
adı konmamıştı yalnızca..
kadın,
bEnLiğİm Yok Olmuş
Hayatın koşuşturmaları içinde durup ta kendime bakma fırsatım olmadı hiç…durduğumda ise aynanın karşısında duran siluetin ben olduğundan kuşkuluydum. Ben beklide bir çok kez deformasyona uğramış ben’i tanımakta zorlanıyordum. Hayat koşuşturma, hayat kısa, hayat dağınık, hayat ıskalanmış, hayat tam 12’den vurulmuş…hayat hayat gibi yaşanmamış.
bazen
siktir et dünyayı,insanları...
tut kolundan "o"nu
hadi keşfe dalın evreni diyor
ruhum
sonra
Aynı var oluş…
Her geçen gün birbirinin aynısı…
bugün dünün, yarında bugünün aynısı olacak.
Yine aynı saatlerde çıkacağım yola, aynı sokaklardan geçip, aynı insanları görüp, aynı şekilde uzaklaşacağım…
Yine aynı sandalyeye oturup, aynı masanın üzerinde hep aynı yerde bulunan telefona bakıp, hep aynı düşünceler içerisine gireceğim…
bir sokak kedisini isitirken yaklasti günes denize...
bir sokak kedisi önündeki balikla oynayan...
balik oynandigindan, kedi kendini günesin isittigindan, deniz günesten habersiz...
bir sokak kedisini isitirken, yaklasti ölüm aska, ask ayriliğa...
binlerce yalan kapladi denizi...
deniz metomorfozlar içinde kayboldu...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!