kargaşa
hey karanlık kargaşa
kömürsüz soba
aşsız tencere
yağmursuz, çamursuz iklim...
bu ıslıkların sesi
on binlerce yıl öncesinden gelen
bir saray soytarısıdır sevda
kralları tahtından indiren,
prensleri öldürten bir ayaklanma
kalp yangınıdır cariye makamında...
bir bir geçiyor zaman
acıları toplayarak üst üste
bir avuç azınlık çıkarken eğlence basamaklarını
susturulmuş çoğunluk açlıktan ölüyor
ve 'hayat devam ediyor' demek
kolay olanı...
şimdi evinin bacasından,
gökyüzüne akan duman olmak vardı;
seni ve düşleri kaçırarak...
karışmak vardı yıldızlara
hayata dair ne varsa boşlayarak...
onurum baş tacı
hiçbir işkence yıldıramaz,
hiçbir acı...
onurum sönmez ateş
direnişlerimin doruğunda
kıvılcımlar yerleşmiş bedenime
hayatın anlamı;
kıvılcımların gülüşü...
kapımda yaz güneşi
penceremde ağır sıcak
Sessizlik…
Ağır ve korku dolu sessizlik
Menzilenmiş iki kardeş halkın askerleri
Ellerde kaleşnikof, G3 piyade tüfeği
Helikopterler geçişir birer birer,
Pimi çekilmemiş bombalar…
sekiz kişilik yurt koğuşunun
dışarı bakan ranzasında
-yani bana yatak olan ranzada-
pamuk gibi yağan karın,
bembeyaz rengiyle uyandım...
solgun yüzlü, benzi sararmış yaprakların,
Sabah;
Güneş doğar bozkırların üstüne. Yeni gelen günaydın sesiyle coşkulanır dağlar, nehirler… Düşler Kentinin merhamet dolu kırlarında ki başaklar, bozkırın türküsünü söyler. Kuşlar boylu boyunca; turnadan güvercine, serçeden kırlangıca, uçuşlara başlar Deli Kızın iki katlı evinin üstünde. Buğday kokusunun kuşatmasında doğar güneş, ağaçların şiirleriyle…
Deli Kızın gizemli gözleri açılır yeryüzünün mavi renginde. Düşler Kentinin sabahı, bir çocuğun masalıdır, her gece dilinden düşmeyen. Çağlayanların etrafında yeryüzü çocuklarının haykırışları, gülünç çığlıkları duyulur. Kimi yüzünü yıkar, kimi suların serinliğinde yüzer dünyanın bütün dilleriyle…
işte anne!
görüyorsun ki büyüdü oğlun ve bu hayat onu senden kopardı. üzülme, sen yanımda olmasanda, sesin, kalbin hep yanımda. 'taşa değmesin ayağın' diye diye ağlıyordun başucumda. bilmem ki ne yapsam, ne etsem...
madem biliyordun dünyanın bu kadar zalim olacağını niye doğurdun beni be hey anne! oysa anneler çocuklarının üzülmesine dayanamazlar. onları sakınırlar kem gözlerden. bilmiyormuydun oğlunda üzülecek diye...
şimdi yalnızlığın başrol oyuncusuyum. özgürlüğümü mendil satan çocuklara ve yoksullara kiralamışım. durmadan arıyorum seni, yollar bilir, hele şarkılar... beraber dinlediğimiz, beraber ağlaştığımız şarkılar senden kalan tek hatıra. 'satarsın bu canı hiç kimse almaz' diyor şair. doğru söylüyor anne. polislerden, askerlerden ve şehir eşkıyalarından kaçırdığım bu bedenim şimdi eskicinin hiç satılmayan eşyası...
şair ile düşüncelerım şöyle yazdıgı şiirler hayatın içinde yasadıgımız olayları anlatıyor anlatım sekli ve şiirlerde okuyucuya duyguyu verebiliyo ulvi koçun şiirlerını okudunda siirlerde hayaller degilde gerçekler elen alınmış ve vurgunlanmıs yazdıgı şiirleri çok begendim ellerıne saglık umarım şii ...