Gülen gözlerinle sen,
Alev almış bir sokak olunca
Umarsız tedirginliklerle hoş geldin dedik,
Yangınlardan kaçırdığın çehrene…
Gülümsemelerinin ardına sakladığın,
başkaldırmış gençliğimin satır aralarında
sana hitaben yazdıklarım
şimdi meçhul apartmanların
daha sıvanmamış tuğlalarının arasında...
gözlerimi kapatıp seni unutmaya çalıştığımda
haydi bra
gitme zamanı geldi
baharda dolunay
zemheride kaçak yıldızlar
savaşçılarını bekliyor...
olmadı hayat! ne yapsak, ne etsek bir barışamadık senle. uçan kuşların, akan suların, mavi göğünle bile anlaşamadık. aramızı açan uçurumların vahşetinde büyüttük koca işkenceleri. kaybolmak ne diye dolaşırken dünyayı, hakikati yaşayarak gördük...
olmadı hayat! yağmurunla, rüzgarınla üstümüze geldin hep. söylediğimiz sözler, eylemlerimiz yetmedi gönlünü almaya. bir gülmedin yüzümüze. bir tebessüm bir umut vermedin.ellerimize kelepçe, ayaklarımıza pranga, dilimize kilit vurdun. bin çabaya bir emek; bize senden haram. her şiirin tutsak akşamların ağlayış bekçisi. türküler anayasayı ihlal...
olmadı hayat! didindik senin için. çocukuğumuzu, gençliğimizi verdik. serden,yaradan vazgectik. lise sıralarında ceketimizi, üniversite de kitaplarımızı attık. yorgunluğumuzun birikintisinde can arkadaşları soluksuzca yitirdik...
Yalın ayaklı bir çocuğun gülümsemesidir hayat
Toz toprak içinde, ekili tarlalardan fışkıran bereket
Bozuk yollardan geçilir kimi zaman
Kimisinde kapalıdır yolar
Hayat, buzların egemenliğine karşı kızak kaymaktır
kimsesiz kelimelerle büyüttü beni annem; damıtılmış acıları koynumda saklayarak. bir nehir aktığında ne var, ne yok alıp götürür ya, öyle bir şeydi gülümsemelerim. iklimlerle kayboldum, iklimlerle uçup gittim. çığlıklarla karamsar bir hayatttan kurtulmak adına haritalardan silindim. çoğunluğu annemsiz, çoğunluğu merhabaya hasret zamanlardı. akşamdı, geceydi. ki sabaha doğruları olmayan bir şeydi...
kimsesiz kelimelerle büyüttü beni annem. açlığımızda hüzün kokulu ekmekler verirdi. sevinçli aldanışlar, karın doyurmanın iyilik bekçisi. her hikaye, birer efsaneydi içimde. gizli saklı kalmıştım, çalınmıştım onca kalabalıktan. nereye gidiyordum, kimden kaçıyordum. ve sonuçsuz, ve anlamsız önsözler gibi durgunlaşıyordu; çocukluğumu esirgeyen akarsu. yorulmuştum, bıkmıştım savurganlığımdan. babam gitmişti. dayanıksız bir tutunmaydı benimkisi. kim kalmıştı ki annemden başka. hiç bir şey, hiç bir kırsallaşmış tebessüm fayda vermiyordu. sonra bir gün babam çıkıp gelecekti ve bizi alıp götürecekti. küçükken Kars- Çorlu otobüsünde neler düşündüğümü, hangi duygulardan geçtiğimi anımsamak bile bir işkencedir hala...
kimsesiz kelimelerle büyüttü beni annem. şehirleşmenin ilgisizliğinde çıktım yaş merdivenlerini. düşsel inançlarım karmakarışık. tüm dinler, diller, düşünceler beni çağırıyordu. en güzel vaatler karşısında kararsız bir çocuktum. kimi cennet diyordu, kimi özgürlük, vatan, şarap, kadın...
durdum, kendimle bir şey konusmak istedim, yapamadım. çünkü biliyordum çelişiyordum kendi ana dilimle, düşüncemle. herkes peşime düştükçe kaçtım, saklandım çiçek desenli bir yorganın içine. gecelere yasladım duyguya dair biriktirdiklerimi. aşklar yasasından sürgüne yollandım. bir daha dönemedim ana yurduma. soluksuzca kaldırımlara vuruldum...
uzak sözcükler anlatır ancak
uzak, çok uzak yerleri
kışların sert ve soğuk geçtiği
kar yağışıyla yolların kapandığı
çocukların ancak baharda okula gidebildiği
eksik sevinçler ortasıydı...
gecenin birinde,
kar yağarken şehre,
alaycı ve şaşkın bakışlarla
barış dolu imgeler büyütürüm...
biliyorum bu amansız,
sen bende yağmur oldun
aktın, ıslattın bedenimi
hiç korkmadım sağanak yağışından,
ne de kirlenir diye paçalarım...
sen bende yağmur oldun,
isyanım şehirlere sığmaz
başkaldırım sokaklara
viran kasabalar efkarın adı
ve yaşamak;
ekmeğin bayatlaması kadar kısa
şair ile düşüncelerım şöyle yazdıgı şiirler hayatın içinde yasadıgımız olayları anlatıyor anlatım sekli ve şiirlerde okuyucuya duyguyu verebiliyo ulvi koçun şiirlerını okudunda siirlerde hayaller degilde gerçekler elen alınmış ve vurgunlanmıs yazdıgı şiirleri çok begendim ellerıne saglık umarım şii ...