Ulvi Koçu Şiirleri - Şair Ulvi Koçu

Ulvi Koçu

Kaçamıyoruz bize yazılan gerçeklerden.
Hiçbir kilometre gidişi çare değil kayıplara.
Ne de uzak saydığımız yollar bir anlam hayatımıza.
Kapatılan sayfaları açmaya kalkıyoruz onca zaman ve onca mekandan sonra; korkmadan, yılmadan. Öyle arayışlarda, öyle yok oluşlardaydık ki bir hesabı yoktu bunların.
Yitirilen şeylerin, belki bir umut diyerek yeniden kazanılmasına adadık yirmili yaşlarımızı.
Yinede bilemezdik; on beşli, on altılı yaşların koca bir ömre neden olacak yoksulluğunu.

Devamını Oku
Ulvi Koçu

-I-

Önce yemyeşil ağaçlar açar, sonra masmavi dereler akar. Işıl ışıl parlayan güneşin gülümsemesi duyulur kayalıkların ötesinde. Düşler Kentinin bir anlamı vardı kuşkusuz. O anlam düş kuran çocukların içinde taşıdığı umutta gizliydi. bazen yağmur eşlik ederdi o aydınlık sıcağa,bazen toprağın kadim kokusu. Yeryüzü çocukları ağzını havaya diker, yağmurun suyunu içerlerdi. Zevkli, alaycı, haylaz bir oyundu belki de. Eğer içinde gülümsemeler varsa, iyilik varsa oynanan her oyun eşsizdir. Yeryüzü çocukları bunu Deli Kız dan öğrenmişlerdi. kendi içlerinde kurdukları düşler, hep Deli Kızın masallarıyla örtüşürdü. Bu bilgelikti. İnsanı iyiye götüren bir bilgelik...
Yağmur yağıyordu Düşler Kentine. Yağmur gösterişliydi. Çocuksu ve fedakar. Yağmur şarkı söylüyordu, ıslık çalıyordu. Yeryüzü çocukları öğrendikleri oyunları sergilerken, bir yandan da yağmurun suyunu içmeye çalışıyorlardı. Hepsinin saçları, üstü başı ıslanmıştı. fakat Dünya Kentlerinde ki çocuklar gibi korkmuyorlardı. Biliyorlardı çünkü, Deli Kız öğretmişti; 'Çocuklar üstlerini ıslatarak, kirleterek çocuk olurlar ancak'. Aldırışsız gülümsüyorlardı. Aniden hafifçe rüzgar belirdi. Gökyüzünden fısıldayışlar geldi. Hepsi meraklı gözlerle fısıldayışa doğru yöneldi. -O da ne! Üç tane rengarenk zarf göründü gökyüzünden düşmekte olan. Evet evet mavi, turuncu ve beyaz renkte üç kart; yağmurla beraber gökyüzünden savrulan...
Yeryüzü çocukları şaşkındı.Anlamakta güçlük çekiyorlardı. Öylece bakakaldılar zarflara; üzerlerinde garip yazılar, anlaşılmaz resimler... Biraz korku, biraz şaşkınlık aptallaştırmıştı yüzlerini. İçlerinden biri zarfları alarak yanındakilerle beraber Deli Kızın yanına koştular...

Devamını Oku
Ulvi Koçu

yangınım,
deli çağlar ortasında
yakıp yıkarım şehirleri
yurtsuzluğumla öksüz,
ıssızlığımla delik deşik
yaralar aralarım...

Devamını Oku
Ulvi Koçu

gözlerde biriken onca yaşa,
bir neden bulmıyorsa askerler
neye yarar on beş ay,
onca masraf, onca kan...

Devamını Oku
Ulvi Koçu

İbo:

Kutsal bir gökyüzünün ışığı kadar derin ve aydınlıktı. Haylaz, afacan, yürekli ve korkusuzdu. Annesinin dışarı çıkmasına izin verecek kadar cesur, aynı zamanda başıboş. Korkusuzdu ama o andan sonra korktuğunu anımsadım. Küçücük yüreğinde, küçücük ömründe gözlerinin kataraktında ameliyat edilmişti sağ gözünden. Ve sargılı sağ gözünün acısıyla tekmeledi her yanı; bağırdı, çağırdı. Annesi “-baban gelecek şimdi, sana mama alacak” demekle yatıştırdı onu. Kanmadı. Diğer gözünü de açamadı korkudan. Onca ısrara rağmen açmadı. Korktu diğer gözü de ameliyat olur diye. Ağrısıyla yaramazlığını birleştirdi. Odayı yerle bir etti. Küçücüktü. Hep ağladı. Acıyordu sağ gözü. Ameliyat edilmişti. Babası gelince unuttu acılarını; iki top kek bir meyve suyuna ağrılarını feda etti…

Masal:

Devamını Oku
Ulvi Koçu

yanımdasın!
aynı zamanda uzak,
gökyüzü kadar.
ta orta yerinde bir yer,
senin için
sen kendin;

Devamını Oku
Ulvi Koçu

tütün içmedim uzunca
kısa kısa bir kaç daldan başka
dahası niyetlenmiştim
herşeye ragmen bitirdim;
daha başlamadan...

Devamını Oku
Ulvi Koçu

şiir dizelerinde yaşlanmaksa hayat
tutsak geçen bir ömürdür gençliğimiz
ne kış uslandırır yüreğimizi,
ne zemherinin soğuğu...

yaşımız ilerlesede,

Devamını Oku
Ulvi Koçu

umutlarla doğan küçük bebek
kırılgan düşlerle büyüyor
yoksulluğu bilmeden gülümsüyor...

umutlarla doğan küçük bebek
kundağa sarılmış

Devamını Oku
Ulvi Koçu

-1-
-oğlum biliyor musun, hayatımın en mutlu günü, o üç tekerlekli arabayı aldığım gündü. içim içime sığmıyordu, gece sevinçten uyuyamamıştım. düşünsene, artık sırtımda taşımayacaktım o ağır çuvalları. kaç çuval olursa olsun, gerekirse bir kaç seferde olsa taşırdım hepsini arabamla. birde kırmızıya boyadım mı tamamdır diyordum, daha da bir şey olmazdı. sen bakma, yoksulun sevinci de umudu gibi büyük olur...

Devamını Oku