Hani dağlarda yürürken
Uzak ve kimliksiz bakışlarda
Hüzün biriktirdiğimiz anlardı…
Ne çok şeydi son sigarayı bölüşmek
Yağmura yakalanmış çocuklar gibi
Islandıkça çamura bulanırdı kavgamız
Öyle çok ki toprağımda kırmızı,
Gökyüzünden mavi çalar gözlerim…
Yüreğimde çare bilmez bir sızı,
İlle vatan! diye çağlar, sözlerim…
Senin kadar özgür müyüm ben?
Bir deniz kenarında oturmuş
Saçlarının kokusunu düşünüyorum
Bir de ellerinde ısıttığım çocukluğum
Yalnızlığında büyüdükçe üşüyorum…
Eylül vakti kırıldıkça kalem
Yol kesen eşkıya bir zamandır Eylül
Sürgüne vurulan yaprakların sarısı
Bir de akşamcı kuytularda yitirdiğim
Üç sigara yakımlık gecemin sen yarısı..
Bir intihardır Eylül sevda bıçkını ayazda
Özlemek bazen
Sevda yüklü bir eylemin
Militan suçlarına gömdüğüm sır
Her yağmur sesinde sakladığım hüzün
Sözün anlamına yüklediğim koca bir asır…
Yorgunum yar
Elleri iki yana düşmüşlüğüm
Tenimde nefesinden kalma sızı
Sürgüne vurmuşum vakitsiz sözü
Gitmek, zor karar…
Saati öfkeye kurdum
Bütün vakitler gitmeye dair
Sarhoş olurcasına içtiğim zehir
'Kana bulandı mavi' çektim
Gökyüzünde Ay'ı vurdum.....
O senin gözlerin,
Ustura bakışlı öfkeden kalma,
Dokunur, değdikçe kanatır yüreğimi…
İki eli kanda sevmelerim,
Yıkık duvarlı bir cami avlusunda,
Gece-I:
Yoksun…
Bütün saatler sensiz
Çelimsiz korkular üryan
Bir sabahçı kahvesinde uykulu mahmur
Saçı başı dağınık bir kadın endamında
Bir yosma kıvamında geçerdi zaman….
Dudağımda tütün kokusu biraz
Biraz hüzün tortusu senden kalan..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!