Su susuyordu.
Toprak’ta sardunya;
Yağmura açmış yapraklarını,
Su içiyordu kana kana.
Gece sardunya kokuyordu.
Sonra sardunya susuyordu.
Rüzgarla esiyor;
Gönlüme gönlüme.
Kıvrım kıvrım,
Eritiyor teninde.
Dilsiz, kör, sağır ediyor.
Buram buram kokuyor.
Sevgilim
Otomobiller geçiyor
Güneşli bir günden
Seni düşünüyorum gene
Güneşli yüzünün
Kavsindeki ter damlasını
Bir devrim gibi;
Kanatarak göğü.
Karışıyor ezgilere.
Resimlerde kanlı bir gün.
Ve ortasında kavganın.
Kızıla beliyor zulmü.
Yırtılırken;
İki nehir arası,
Mezopotamya’nın suratı.
Tarihin yarasıdır,
Kara kara kanayan.
Yükseliyordu ezgi.
Bulutlara sarılıp,
Yağıyordu ezgi.
Akıp akıp,
Yayılıyordu ezgi.
Yeşile karışıp,
Yirtiliyordu gok beyninde
Celiskilerden simsekler savkiyordu
Isil isil gozlerinden
Ogrenci yurtlarinda ogrenmisti
Kacak elektirkle yemek yapmayi
Kacak cay demlemeyi
Yollar denize cikiyor
Ucunda mavinin en guzeli
Bu sehrin sokaklarinin gozleridir
Isil isil baliklari.
Insanlari sari sicak
Dutlari kanaryalara birakilmis
Son kıvrımımı bu?
Kıvır kıvır saçlarının.
Kendimi binlerce kez,
Yeniden yeniden kaybettiğim,
Tenin de hangi vaha bu?
Yaşamdan silinen
Bir şeyler vardı
Elbet!
Yarım kalan
Herşeyle birlikte
Uçuşan;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!