Ayrılık bu şehrin masum yalanı
Böylesine kaybediş inan yalandan da acı
Ya mumu söndür ya lambayı aç
Loş bırakma gönlümü aydınlat veyahut karart...
Aslına bakarsan özlemiyor değilim ince kokunu,
Ayazda üşümüş çocuk misali soba başına koşuştururcasına sıcaklığınıda.
Bir dokunuş tüm dertlerin süpürgesi olacakken neden bu ızdırap şimdi,
Kilometrelere inat neden bu kin birbirimize,
Oysa biz kardeşten öte anneden kutsal babadan bağlıydık birbirimize,
Şimşekler çakmakta kalbimde usulca kulaklarımı tıkıyorum yoksun diye,
Mavi düşler kuruyorum çocuk
Gözlerinde görüyorum gençliğimi
Ve mas mavi bir gelecek
Biriktiriyorum sana.
Sen altısında gonca
Ben dalları kurumuş çınar
Ve o son mısra;
Şiir bitti, şair öldü…
Tozlu raflar arasında kalmış bir şairim artık,
Kalemleri kırık, kalemleri küskün.
Beynimin arka sokaklarıdır meskenim,
Yak kuruttuğun bedenimi,
Çek hayallerinin en kuytusuna,
Duman duman sarayım seni,
Dökülsün saçlarım birer birer,
Sen de tükeneyim ne çıkar.
Son bulunca parmaklarında
Kalemim canından bezmiş
Kivrilirken kağıtların göğsünde
Alaturka bir ayrılık bestesi
Saçlarını oksuyor suskun dizelerimin...
Hercai bir rüzgar usuldan
Kim demiş on üç uğursuz diye?
Ben on üçlü yemekler yer,
On üç liraya karnımı doyururum.
Günün en sevdiğim vakti,
Saat on üçtür.
On üç kere elimi yüzümü yıkar,
İçimdeki çocuğu özgür bırak!
Bırak ki,
Göçmen kuşlar misali,
Sana uçsun.
Sen bilir misin doğarken özlemeyi,
Beklemeyi,
Bu gece mesaiye bıraktım gönlümü,
Başıma üşüşen baykuşlar daha sabahı hediye edecek bana,
Günışığına hasret pimini çekeceğim gecenin,
Saatli bombalar kuracağım gecenin en gizine,
Zaman dolacak elbet!
Ve bir sen doğacaksın gönlüme....
Eğer gitmek istiyorsan
Kalbini bana bırak
Öyle git...
Ama
Sabahı beklesen olmaz mı?
Islanmış mısralarımı hediye ederim sana




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!