mutlu yuvarında,
rengarenk aşkı yaşayan,
tahta masa ve sandalyede,
ekmeğini bölüşen,
çorbaya şükreden,
yün yatak serili yaylı divanlarında,
ne çok dilsiz şimdi cümleler...
görmemişler midir ki ayrılığı?
nasıl da bu kadar vurdum duymaz...
saklımıdır vicdanları en derinde?
altı üstü yirmi dokuz şahit,
ölümdür bir araya getirebilmek,
ne giyeceğini
unutabilirsin,
ilk defa
tanıştığın birinin adını da...
hatta
dün ne yediğini de.
ne güzel
gülen kadınlar var,
bir de
güzelliğinin
farkında olmayanlar...
ne kadar da güzeldin sen...
hayat bu kadar çirkin de değildi
ve kirlenmemişti henüz,
ne gecemiz ne de gündüzümüz...
yalınayak koşardık
zemheri düşlerimize,
ne vardı ki aramızda seninle?
sevgili de değildik üstelik...
sen teneffüs aralarında gelir;
sebebler yaratır, iki sohbet ederdik...
iki sohbet, bana senden kalan.
bir teneffüs arası kadar sevdan...
ölme bu akşam,
daha vakti değil gönül.
biz seninle daha,
ne sevdalarda aldanacağız...
gün doğumlarında,
kimseler uyanmadan,
olur da bir gün,
karşılaşırsak eğer;
mutlu olduğunu söyle bana,
hem de çok çok mutlu
ve "seni hiç düşünmedim,
özlemedim de üstelik,
olur olmaz saatlerde;
sen gelince aklıma,
böyle rastgele yazıyorum
senden yana ne varsa...
bazen gözlerinden, saçlarından,
kaşlarından, boyundan posundan,
öyle çok karışık değildi hayatımız,
ne de aklımızı karıştıran renkler vardı.
her şey çok sade ve sessiz,
uslu ve sakindi resimlerdeki yüzlerimiz.
ya siyah ya da beyazdı günlerimiz...
siyah ve beyazdı koynumuzda sevdalarımız.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!