bir gün çağırsam şöyle,
bir yuvarlak masa etrafında,
toplasam bütün ömrümü...
ilk aşık olduğum sol yanıma,
sağ yanıma da son aşkım otursa....
dizi dizi dizilseler karşımda.
bir sen'im tam olsaydı da
her şeyim yarım kalsaydı...
dünyayı ölümsüz sanan sen;
ah şu inadın yok mu?
ölüm değil korkum elbet,
beni korkutan;
bir sen varsın içimde,
İstanbul'da kaybettiğim...
bir İstanbul var içimde,
sokaklarında kaybolduğum...
bir yalanın,
yıllarca arkasına sığınanların,
kendi yüreklerinde
avuntusudur ihanet...
bir yarim var İstanbul'da,
İstanbul kadar güzel
ve İstanbul gibi öldürür sevdiğini...
ağır ağır ağartır saçlarını...
fark edemezsin,
öğütür, kemirir yüreğini...
biz
ne seksen' lerin,
ne de doksan' ların
aşıklarıydık...
ikisinin
arasında kaldık,
biz yalnızlığı sevmişiz bir kere,
yare varma çabalarımız nafile.
artık aynadaki yüzümüz bile,
kalabalığın sebebidir içimizde...
böyle bahar bahar,
gerçekten yoksun ya;
ben seni nasıl affederim?
bu dirilişte, omuzum omuzunda değil ya,
parmaklarım parmaklarına kenetlenmiş
bakışmasakta mesela,
böyle seni her özlediğimde;
hasretler yazıyorum
gönlümün seyir defterine...
bazen fırtınalarda sürükleniyor,
karşı koyamıyorum akıntılara...
böyle umursuz duruşların
ve alabildiğine minnetsiz...
ne çok isterdim bende,
umrumda değilsin diyebilmeyi...
lanet olsun, umrumdasın işte!
şöyle çıkıp gelsen,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!