Ezan sesi ile uyanmıştım. Sabah ezanı diğer ezanlardan farklı bir makamda ve farklı bir hüzünle okunuyordu. Ruhumu farklı bir huzur kaplamış içli içli okunan ezan beni maneviyatın derinliklerine sürüklemişti. Hiçbir müzik, hiçbir melodi ve hiçbir söz içime bu kadar işlememişti.
Bir şehadet parmağı misali Allah’ın birliğini teyit eder gibi gök yüzüne doğru uzanmış minarelerden tevhidin sesli bayrakları dalga dalga yükseliyordu. Ezanın biri biterken öbürü başlıyordu.
Ümitler ektim
Sessiz ve karanlık geceye
Boy verip yarın olacaklardı
Ben hep yarını bekledim durdum
Sabah oldu ama
Hiç yarınım olmadı
Bugün yüreğimde ölenlerin listesinde adını gördüm.
Oysaki Yaşamak yakışırdı sana
Şiir tadında...
Gidenler döner diye
Yıllarca Yol gözledim durdum
Geleni gideni Seçemiyor artık
Gözlerim yorgun
Yoruldum...
Kalbinin kıyısında sessiz sedasız dinlenmek istiyorum...
Bazen Ahmet Arifle,
Prangalar eskittim
Mahpushane köşelerinde.
Bazen Sabahattin Ali ile
Sınırlarda öldüm,
Bir insan tacirinin elinde.
Biz doğuluyduk
Dağların çocuğuyduk
Kandan ve candan ibarettik
Gözlerimiz karaydı, merttik
Biz birbirimize benzerdik
Aynı coğrafyada aynı kaderdik...
Nerede Günbatımı kızıllığı,
Nereye gitti kuşlar,
Neden saklandı yıldızlar,
Bulutların ardına.
Niçin gök hıçkırır gri tenhada.
Dışarda gök yüzünü,
Yüreğime doğru gel.
Öyle bir gel ki;
Yüreğimin sahibiymiş gibi
Bir Şair yüreğinde
Boy pos, kaş göz
Işveli cilvelı söz
Ve Güzellik
Tek başına para etmez
Yürek de şart sevmek için
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!