Suat Tutak Şiirleri - Şair Suat Tutak

0

TAKİPÇİ

Suat Tutak

ANILARLA SÖYLEŞİ...

Geçmişi yad etmektir anılarla söyleşi,
Anılarına sahip çıkmazsa bir kişi,
Kolay değildir bu dünyadan geçişi..
Hayvan gibi yaşamak değildir, insanın işi.

Devamını Oku
Suat Tutak

Sundum Tanrıya, adak sunarcasına
Aslında sunulan ölümsüz aşkımdı
Bir kez dönüp bakmadınız, bilmediniz
Anladım ki bu sevda benimle
Ömrümce inleyip, var olacak
Anladım ki ben ne sunsam boşuna

Devamını Oku
Suat Tutak

Size bir sevgi verdim
Gönlümden yüce, ölçülmez, erişilmez
Göğsümden kalbimi söküp
Önünüze koydum, tereddütsüz
Sundum, Tanrıya adak sunarcasına
Sunulan aslında, ölümsüz aşkımdı

Devamını Oku
Suat Tutak

:
OYHAN HASAN BILDIRKİ


Oyhan Hasan BILDIRKİ… Öğretmen emeklisi… İlçe Milli Eğitim Şube Mü-dürlüğü yaparken emekli olmuş bir eğitmen. Edebiyat öğretmeni.. Branşında, konu-sunda uzman bir kişi. Mütevazı ve cana yakın bir insan.
Benden üç yaş küçük olmasına rağmen; 1974-1978 yılları arasında Söke Ak-şam Ticaret Lisesi’nde okurken, Türk Dili ve Edebiyatı derslerime girmiş, saygı duyup, sevdiğim bir öğretmenim… Köprü olsa, üstünden geçmem. Gözümde yücelttiğim, gönlümde yaşattığım, paha biçilmez bir değer verdiğim öğretme-nim. Ondan önceki Türkçe öğretmenim olan (Rahmetle andığım) merhum Ha-san ÇETİNTÜRK öğretmenimin bende attığı Türkçe temeli üzerine; Sayın Bıl-dırki hocamın, hakkını ödeyemeyeceğim emekleri, katkıları var.. Rehberliği ile bu alanda, Türk Edebiyatı’nın bir çok dallarında eser verme çalışmalarımı sür-dürmekteyim… Şükrediyorum ki Tanrı’ma, bana böyle güzel insanları rehber et-ti, öğretmenim oldular. Onlarla her zaman gurur duydum. Onların öğrencisi ol-mam, olabilme şansımdan ötürü de, ömrüm boyu hep onur duyacağım…

Devamını Oku
Suat Tutak

Uzun yol otobüsü ağzına kadar yolcularla doluydu. Her yolcunun düşüncesinde iyi bir yaz tatili yapmak vardı. Bir yılın yorgunluğunu, stresini atmak, dinlenmek, doyasıya eğlenmek istiyordu her biri. Yaşı hayli ilerlemiş yolculardan bir bey, cam kenarına oturmuş, gözlerini çevre yolunun etrafındaki doğa, köy, kasaba görüntülerine dikmiş, dalıp gitmiş-ti. Akdeniz Bölgesinde güzel bir kentte oturan arkadaşına ziyaret yolculu-ğu yapıyordu. Zaman bulursa, başka arkadaşlarına da uğrayacaktı.
Birkaç aydır bir araya gelemedikleri bir arkadaşıydı bu ziyarete gittiği. Ve de bir bayan arkadaşıydı. Yıllar öncesinden bir kültür, sanat etkinliği sırasında tanışmışlardı onunla… O gün, bu gün de arkadaşlıkları devam ede gelmişti. Geçen zaman içindeki dostlukları, onları daha da birbirlerine yakınlaştırmıştı. Sevgi yüklüydü ikisi de… Sevgili değillerdi belki amma sevgiliden öte, özel dostlukları vardı. Gittiği kentte buluşa-caklardı. Oradan sahile, sayfiye evine geçecekler, bir-iki saat veya bir-iki gün orada kalacak, dinlenecek, hasret giderecekler sonra da vedalaşıp, ayrılacaklardı.
Otobüsün cam kenarında oturan adam, bunları ve bu ziyaretin hayalini gözlerinin önüne getirip, canlandırmaya çalışıyordu. Onun için camdan dışarıyı seyrederken, aklından geçirdiği olaylara dalıp gitmişti. O aracın içinde yok gibiydi sanki… Yanı başında oturan diğer kişi ise bir günlük gazetenin magazin sayfasını açmış, oradaki magazin palavra-larını okuyordu. O da, kendi dünyasına dalıp gitmişti…
Tüm otobüs yolcuları, her biri kendilerine göre bir dünya sınırı çizmiş, o sınırlar içinde yaşayıp gidiyor, kimse kimseyle ilgilenmiyordu. Otobüs uzun yol aracı olduğu için yolculara, bazı ikramlarda bulunu-luyordu. Koltuklara yaklaşan hostes, yolculara tek tek soruyordu:
- Çay mı, kahve mi, meşrubat mı?
Her yolcu isteğine göre birini seçiyor, onu söylüyor, hostes de sıra

Devamını Oku
Suat Tutak

Uzun yol otobüsü ağzına kadar yolcularla doluydu. Her yolcunun düşüncesinde iyi bir yaz tatili yapmak vardı. Bir yılın yorgunluğunu, stresini atmak, dinlenmek, doyasıya eğlenmek istiyordu her biri. Yaşı hayli ilerlemiş yolculardan bir bey, cam kenarına oturmuş, gözlerini çevre yolunun etrafındaki doğa, köy, kasaba görüntülerine dikmiş, dalıp gitmiş-ti. Akdeniz Bölgesinde güzel bir kentte oturan arkadaşına ziyaret yolculu-ğu yapıyordu. Zaman bulursa, başka arkadaşlarına da uğrayacaktı.
Birkaç aydır bir araya gelemedikleri bir arkadaşıydı bu ziyarete gittiği. Ve de bir bayan arkadaşıydı. Yıllar öncesinden bir kültür, sanat etkinliği sırasında tanışmışlardı onunla… O gün, bu gün de arkadaşlıkları devam ede gelmişti. Geçen zaman içindeki dostlukları, onları daha da birbirlerine yakınlaştırmıştı. Sevgi yüklüydü ikisi de… Sevgili değillerdi belki amma sevgiliden öte, özel dostlukları vardı. Gittiği kentte buluşa-caklardı. Oradan sahile, sayfiye evine geçecekler, bir-iki saat veya bir-iki gün orada kalacak, dinlenecek, hasret giderecekler sonra da vedalaşıp, ayrılacaklardı.
Otobüsün cam kenarında oturan adam, bunları ve bu ziyaretin hayalini gözlerinin önüne getirip, canlandırmaya çalışıyordu. Onun için camdan dışarıyı seyrederken, aklından geçirdiği olaylara dalıp gitmişti. O aracın içinde yok gibiydi sanki… Yanı başında oturan diğer kişi ise bir günlük gazetenin magazin sayfasını açmış, oradaki magazin palavra-larını okuyordu. O da, kendi dünyasına dalıp gitmişti…
Tüm otobüs yolcuları, her biri kendilerine göre bir dünya sınırı çizmiş, o sınırlar içinde yaşayıp gidiyor, kimse kimseyle ilgilenmiyordu. Otobüs uzun yol aracı olduğu için yolculara, bazı ikramlarda bulunu-luyordu. Koltuklara yaklaşan hostes, yolculara tek tek soruyordu:
- Çay mı, kahve mi, meşrubat mı?
Her yolcu isteğine göre birini seçiyor, onu söylüyor, hostes de sıra

Devamını Oku
Suat Tutak

Bir masal değil söylediklerim güzelim. İşte böyle başladı bizim aşkımız… Ben seni seçtim, seni sevdim. Sen çekimser kaldın. Sana özelim dedim. Kalbime dost, dünyama ışık, sevdama sahip, gönlüme sultan ettim. Bu kıvılcımları kanına verdim. İçin için sevgi tohumlarını gönlüne ektim. Sevgimin güneşi ile ısıttım. Gönlümün deniz yağmurları ile suladım. Kanımdaki tutuşan sevdamla besledim. Ve günü geldi, sana canımın içi, özelim, sevgilimsin dedim.
Böylesi yeşeren sevdaya hangi yürek kapanmış da, hayır demiştir ki, sen hayır diyebileceksin. Hayır, bu olanaksız. Bu imkânsız… Bu mümkün değil. Seven yürek geri çevrilir mi? Kim verilen sevgiye hayır demiştir. Ancak, aklı ile kalbi bir olmayanlar. Yanlıca dünyada çıkar, para, mevki ve kariyer için yaşayanlar… Onlar zafer tam insan değiller. Her şey para, maddiyat, etiket, kariyer değildir. Eğer içinde sevgi yoksa hiç biri beş para etmez… Hiçbir değeri yok. Güneşi olmayan dünya, mehtabı doğmayan geceler gibidir. Öyle bir âlemde nasıl yaşanır? Yaşanabilir mi ki?
İşte güzelim bizim sevgimiz her güzelliği, her zenginliği içinde taşıyan ilkbahar gibidir. Mevsimlerin en güzeli… İnsanın gençlik yılları kadar güzel, özel ve de değerli…
Bak yine coştu yüreğim. Dudağımdan dökülen sözlere kalemim yetişemiyor. Aklımdan geçen güzelliklere dilim anlatacak söz bulamıyor. Ey sevda! ! ! Sen, nelere kadirsin. Ne yüce, ne ilahi bir gücün, güzelliğin, anlamın var. İnsan seninle yeniden doğuyor… Yeniden, yaşama gücü buluyor. Yeniden mücadele azmine kavuşuyor.
Canımın içi benim… Görüyorsun değil mi, senin aşkın bana neler yapıyor? Yazmaktan yorulmaz, sevmeye de doyamaz oldum. Bir de seni kollarıma aldığımı düşün… Bu az şey mi güzelim? Dünyalar bizim olacak canımın içi… Ya Rabbi, göster bize o günleri… Sen nelere kadir değilsin ki? O günü de göstermeye gücün yeter. Benim inancım sonsuz. Yeter ki kulların yürekten inansın. Samimi olsun. Sen elbette kulunu duyar, dileği-ni kabul eder, istediğini verirsin. Onun için, beni de, sevgilimin sesini de duy. Bizlere de istediğimizi ver. Arzumuzu yerine getir. Bizleri birleştir. Aşkımızı daim, sevdamızı sonsuz, sevgimizi ölümsüz et. Helâlımı nasip et, sevgimizi daim et. Âmin…
Görüyor musun canımın içi, farkına varmadan nikâh duamızı da birlikte yaptık, âmin dedik. Bu nikâh tamamlandı. Şimdi Allah’ın huzurun-da helalim oldun artık. Nasıl mı? Geçenlerde Allah’ın emrini koydum. Seni, senden istedim. O gün duası yarım kalmıştı. Bugün de duamızı yaptık. Âmin dedik. Yoksa sen âmin demedin mi güzelim? Doğru söyle, kaç defa âmin dedin? Saklama, ben biliyorum. Üç kez âmin dedin… Ben duydum. Nasıl mı? Duyarım ben…Kalbini okudum ve dinledim. Kalp gücüyle gördüm ve de duydum. Tam, üç kez âmin dedin. Bir de az önce söyledin, dört oldu. Ben mi? Sayısını bilmiyorum. Her halde her kelime-den sonra içimden bir ÂMİN sözü yükselmiştir. Kolay mı güzelim. 15 senenin sevdası, özlemi, açlığı bulunuyor içimde… Âmin, demez miyim hiç? Sayısız kez Âmin demeye, ikimizin de hakkı var. Sence yok mu? Var… Var. Var dedim ya! Bağırsana… Var desene, ne sıkılıp utanıyor, boynunu büküyorsun.

Devamını Oku
Suat Tutak

BİLEYİM DÖNMEYECEĞİNİ...

Bilmezdim önceleri...Tatmamıştım
Sevginin böylesine acı verdiğini,
Seninle öğrendim acı çekmeyi,
Tanıdım, sabaha zor varan

Devamını Oku
Suat Tutak

22-24 Ağustos tarihleri arasında Bekilli’de 8.Kültür-Sanat ve Şarap festivali yapıldı.
Bekilli’ye davet edildiğimde kırsal bir alanda bir şiir festivaline katılacağımı düşünmüştüm.Festivalin adı Kültür-Sanat ve Şarap festivaliydi. Gerek Denizli’ye kadar otobüsle giderken, gerek Denizli’den Bekilli’ye minibüsle giderken aklımda hep Hayyam’ın mısraları vardı. Yola çıkmadan önce İnternet aracılığı ile Kadehdeki Gül isimli bir şiir yazıp göndermiştim. Bana gelen bilgilerde iki yüz yirmi şair ve yazarın katılacağı yönündeydi.Yeni şair ve Yazarlarla tanışmak ve daha önce tanıştığım can dostlarımla buluşmak heyecanı ile Bekilli’ye geldim. Garajda sorduğum bir kişi beni Tuncay Mangır’a götürdü. Burada üç günlük yemek fişimi alarak, kalacağım Kredi ve Yurtlar Kurumuna ait Öğrenci yurduna geçtim.
Düşüncelerimin aksine Bekilli modern bir kent haline dönüşmüş. Halkın Kültür seviyesi çok yüksek.Sanatın her türlüsüne destek vermelerinin yanında insanları çok candan, samimi, güler yüzlü ve kibar.
Üzüm ve Bağ kentin simgesi haline gelmiş her baktığım yerde siyah ve beyaz olmak üzere salkım salkım üzümler sarkıyor. Kentin hemen hemen her tarafı bakımlı bağlarla donatılmış. Festivalin sponsorluğunu birçok firmalar üstlenmiş.

Festivale katılan bir grup ozan-şair ve yazar Protesto sonrası birlikte

Devamını Oku
Suat Tutak

Sana bu hitabeyi 33 yaşına girmiş,
Gelecek güzel günlerden çoktan umut kesmiş,
Temel eğitimini tamamlamış,
Ve ancak şimdilerde seni tanıyabilmeye başlayan,
Türk istikbalinin evlatlarından biri olarak yazıyorum.
Seni ilk gördüğüm günü dün gibi hatırlarım.

Devamını Oku