Ecnebi tebessümlerinde ihaneti sırıtan şehir
Bir taşralı yüreğine açtığın bıçak yarası gibi
Asla unutturmayacaktır o batılı şafağını
Oysa ne de güzel görünürdün taşra nahiyesiyken
Çözmezdin mahremini kimseye
Topraklı terinde bereket çığırırdı dimdik Anadolu insanı
Üç Mayıs cemresiyle yeşerdi bak Turanım
Tabutlukta boy verdi Ülkü denen fidanım
Özkardeşim eliyle kırılsa da vicdanım
Yüce Irkım uğruna tereddütsüz kurbanım
Turan’a düş dediler, Osman’ı görmediler
Bilir misin namludaki kurşunun sebebi sensin
Bilir misin genç ömrümün ölüm meleğisin
Bilir misin yüreğimde cihanın özetisin
Bilir misin yalnızlıklar şafağında ölüm hasretisin
Sevda mahkumuyum karanlık tamuda
Ve yıllar sonra bir eylül günü bir yunus sabahınca
Nazarım nazarında pervasız durursa
Bil ki yürek yangınım aynı şiddetiyle yanacak
Bil ki sana kaptırdığım yüreğim yine senin mahreminde kalacak
Bir yürek daha girmeyecek yüreğime
Bir sevda daha sarmayacak varlığımı
Kıblemi kaybetmişim
Kâbem olur musun?
Varlığına adandım
Celladım olur musun?
Kadere sitemkârım
Seni görmediğim her an
Bir fırtına öncesi sessizlik olur yüreğimde
Yalnızlıkların bağrına doğru koşarım
Yalnız ve karanlık mahallerin zifirinde
Hayalinle avunurum
Her anımı senle yaşamak
Dar gelirse mezar başlayınca sorgu
Yıldırım gibi çöker en acımasız korku
Gidiyorum rahmetsiz iklimlerin kuraklığına
Gidiyorum bereketsiz toprakların çoraklığına
Yokluğun, hasret mührüdür yüreğime kazınmış
Sevdan kaderimdir elif ile varlığıma yazılmış
Kıvrılarak akardı bizim köyün deresi
Adına FIRTINA demiştiler
Kim bilir kimdi isim babası
Toz olmak ayağına ar gelir ey âdem
Ter kokuna sarhoş olur cümle âlem
Esamin duyulunca yüreğim çarpar
Ve ağlar gözlerim sensiz anlara
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!