Sonbaharda bırakır suyunu servi
Ses, rüzgârlı... Sessiz
Yıkanmaz koku, ten yıkanamaz
Ölümden korkmaz hiçbir ölü
Gülüm baygın bakışlım
Kaldırma kuvveti olmayan sulardayken
insan
Güne yerçekimsiz kalıyor şiir
Bir hurafe sandığı
Antik tanrılardan içimizde kalan
Yarı tanrı,
"Herkes var annem... Annem yok"
Cenin göbek bağına muhtaç... Sen!
Keskin uca hamle, yürek yaşamı kesti
Sızı, sızımı sözlük!
Yaşam mı insan mı sarhoş!
Ses verdin, seste sessizlik kaldın
Güzeldi sesin
Dal goncasını üretmişti
İnceydi yağmur
Islatandı sevda
Bağırdım bağırdım bağırdım
Bir tutam saç teli
Konuşuyorum sesiniz sesim
Susuyorum suskunluğum siz
Tekrarın tuzunu basıyorum
Yıllanmış küplere;
Hiç kaldırılmamış ‘’ Ye’’ sofrasının başında
Aynı ve ayrı zamanlar örülüyor
Şarabiden sızıp gelirken kırmızı
Alışkanlık anlam biriktiremez gelir
Durmak, ölüm giyinir
Çoğalır törenler
Birikir anın anlamı
Çocuklar, çocukçalar susar
Yabancılaştıkça yeryüzü mekanları
Uyanık kalıyor graf kağıdı uykularım
Gözlerim korkar oluyor gözkapaklarımdan
Enlem ve boylamları kırılıyor yaşamın
Suları yükseliyor denizin
Dalga ıssıza vardı varacak
Gök kubbeyi yarıp yere iniyor tarih
Yanılgılarımı soracak da sanki
Yıkılacak sehpalarım.
Çatlıyor toprak
Sayısız ölü sırtında
Sayısız doğum sancısı
İmler çaldım şairaneden
Öykümde cümle yittim
Olunmaz duyularla,
Olunmaz bir savaşta taşlaştım
Şiir gebeledi zaman
Yetişemedim...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!