Eriyik kuşundan deniz...
Islanmaz ki su,
Değince suya
Solar kokusuz sevda cesetlerinden bahçe
Acısından bolca tattığım dünya evinden
Işıkların boşluğa döküldüğü
Günlerden çıkıp geldim
Gölgeye basıp, gölgeyi tutar oldum
Büyüttüğüm düşlerim
Çocukluğumdan kalma
Son halimizde masa şeklinde durduk
Yürüyüşsüz! İki kol
Korkuluğu tarlaların
Geç kaldık kapı tokmaklarına
İçerde yineleyip durdu kendini ölüm
Neydi yarış, neydi yengi, yenilgi ne
Yaşam eklenti büyür
Birey tarih mürekkep bağlar
Canlanır eski, yeni olur
Üst üste binmekten ezilir can
İsyan büyür
Üzüm bağları
Genzi yakan kelimeyle
Tıkandığında insan
Karesi donar fotoğrafın,
Kendinden geçer düş
İhtiyar bir yüz
Ağustos toprağından sızıp gelir
Bir düşe başlamış gözleriniz
İnce bir ipliği işliyor gergef
Kaygılı
Ürkek
Tenhalarımız sevda
İçimizde çocuk
Bir kazadır yaşıyor oluşunuz...
Yaşam suyu yere çarpıyor
Adınız duvara sıçrayan kir
‘’Göbek bağını kesemez bebek!..’’
Anlayın! Anlamadığım bu... Yönlendiremediğim
Küfür bu, yosmasız dümdüz, umudu ölmez duruş
Sayfa arkalarında bilinmeyenin
Heyecanı sağır
Olmayı bilmek denk gelir önce
Şimdiye bilmek topuzsuz kantar
Büyü çoğaldı
Gece yalnızlığa indiğinde
Kırgınlaşır yüreğin
Halatsız, babasız limana demirler seni
Sesimi hüzne katıp
Akmaya kalktığımda sana,
Zaman geri sardı kendini
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!