Dün tövbe eder idin
Bugün şarap içer, zina edersin
Dün namaza durur,
Rabbine el açar idin
Bugün yatıra ne diye koşarsın
Hayat kadar zor musun sen
Kar kadar temiz,
Gök kadar kara mısın sen
Aklımda sen,
Gözümde sen
Ölüm kadar gerçek misin sen
Ömür denilen yaşamda
Her yanımız boş, her yanımız boş
Seni de vururlar
Uçma turnam sarhoş sarhoş
Her yarana tuz basarlar
Ölümsüzlük şu dağın başında
İşte şu bulutların tepesi, ta tepesi
Denizin tuzlu suyuna bulanmış yüzüm
Başını okşadığım çocukların gözlerinde ki ışık
Ölümsüzlük içimde çırpınan bir martı
Sevgiyle çare arayan
Her yaraya merhem olmaz mı
Sevdayla oturup meşkle çağlayan
Gülün dalına bülbül konmaz mı
Asıl başka başkadır benim özüm
Gökyüzü deniz ile
Çırpışan martılar karınca ile
Bulutlar güneş ile kardeş değil mi?
Dağlar kuşlar ile
İşçi emek ile
Gökyüzünde bulutlar bitmese diyorum
Yeryüzünde çocuklar…
Çocuklar, Ah o çocuklar
Mevsimsiz çiçekler
Cennet kokulu çocuklar
Pırıl pırıl gözlerinize asılır
Bir kireçli odaya uyur çıplak göğsüm
Edebiyete yumulur,
Bu dünyaya aşikâr iki gözüm
Ne bir nefes duyarsınız
Ne bir yürekte atış
-Seni bana ne anlatır
Ne avutur beni
Nasıl söylerim bunu kendime
Annemden doğduğum gün gibi
Çocukta olamam artık
Suya düşmüş gölgem kırık
Kırık aynalarda vuslatım kırık
Odamın kapısı kırık
Bir penceresi var daracık
Onun da camı kırık
...
Sevmiyor demişti ya, sevmiyor demişti ya!
En son kopartırken
Yapraklarını papatyalar…
merhaba beğeniyle okudum.Serkan bey sevgi dolu yüreğini kutlarım.
harika... çok beğendim bunu. o kadar güzel anlatmışsınız ki..