Bir masal inandığın, bu toprak kanlıdır,
Dosta sahip çıkmayan sırasıyla batacaktır,
Gidiyor Mısır, Libya, Katar son mu bulacaktır,
Ecdadı parçalayan, torunlarını mı alkışlayacaktır.
Şimdi de Pakistan, tarih tekerrürde heyecanlıdır,
Alemin ahengini kendinden bilme ey mahir,
Hürmetine döndürülür kimilerinin sırlıdır o zahir.
Dibindeki kumu, çöllerde aşığın avucuna kor bahir,
Sevilen ruh, cesedin aslı yapışkan su, sonu ise nahir.
Mahir: Usta, yetenekli
Nakş'a bakar idim, nakkaşı buldum,
Bu devran üzerimde döner, devirip döker oldum,
Gezinirken cümle gönülleri, pek azında gördüm kuldum,
Gelmeden gitmişim meğer, var iken hep varlıkta kayboldum.
Söz verdim, vermezden evvelini okudum,
Ezanla ruhum dünyayı terk eder,
Salâ ile aslına rücu eder.
Hayvan ise ölünce nere gider,
Toprak altında dahi ne zikreder.
Geldim mi ki gideyim, ne fark eder,
Neyden üflediler beni,
O bildiğin çok delikli kamıştan,
Çıkarken yoğrulmuşum çarpıştan,
Neydim, ney oldum, neyzeni buldum.
Taptuk eşiğine koydular beni,
Aşk öyle sözle, nazla olmuyor,
Niyazın ne olduğunu düşündün mü hiç?
Kimden ne istenir? Kim için nelerden vazgeçilir?
Gel otur hele yanıma, atalım içinden bütün eğretilikleri.
Nizamı, intizam edeni bil hele,
Bekle Hak ne diler, bunu kimler bile,
Sevmeyi kendinden bilmeyeni düşürür dile,
Say ki bir çölde seraba dahil düş görmüşler gibi.
Ol emrine amade çarklar var murat da,
Alemin kapısı hane sahibine ulaştığında,
Yalın ayak yollara düşmeye arzu duyanda,
Kulum nidasına mazhar olmakla nasiplenem.
Yol karanlık, her yanı sarmış çalı, diken,
Bir olta edinin tez elden,
Pamuk ipliği değil, misina cinsinden,
İğnesine yem değil, nefsi bağlayın belinden,
Atın mümkün olduğunca uzağa, mesafe gözetmeden.
Göğsünüze dayayın sezdirmeden,
Gece gözleri kapanabilenleri örter,
Şiirler yalnızdır, şairleri ise anılar dürter,
Karanlığın içinde kalemin ucu kanatır gözleri,
Örtülü her aha bir çentik atar, güne küskün yüzleri.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!