Hilâl dersanede çalışmaya başlayalı bir kaç gün olmuştu.Ogün herzamanki gibi elinde notları,omzunda çantasıyla dersaneye doğru giderken saatin henüz erken olduğunu farketti.Hep aynı şey oluyordu,geç kalırım korkusuyla Çandarlıdan erken çıkıyor,her seferinde ders saatinden erken dershanede oluyordu.
Ogün ders saatinin gelmesini dersanenin çay ve bisküviden başka birşey olmayan kantininde beklemek istemiyordu.Kahvaltı yapmadan çıkmıştı,uzun yol karnını iyice acıktırmış,midesi gruldamaya başlamıştı.Hem biriki bişeyler atıştırmak hemde bir iki bardak çay içmek için pastane,kafe türü bir yer aranırken karşı caddede camekanı poaça,simit dolu bir mekan farketti.Karşı yola geçip mekana ilerlerken yaklaştığı yerin bir simimt evi olması hoşuna gitti.İzmirde simit çok sevilen bir kahvaltıydı.Gevrek diyordu izmirliler simide yanındada beyaz peynir oldumu bir bardak sıcak sahlep,yada çayla keyfine doyum olmuyordu kahvaltının.Dükkandan içeri girip boş masalardan birini seçmeye çalışırken onu farketti.Dükkanın sonuna doğru lavobaya yakın olan bir masada dersaneden öğrencisi Coşan oturuyordu,karşısında kendisinden yaşça birkaç yaş büyük gösteren biri daha vardı.Hilâl selam vermekle vermemek arasında gidip gelirken Coşan öğretmenini farketmiş kendine has konuşma stiliyle onu masaya çağırıyordu.
--He he heb bbbb
Hilâl onu daha fazla yormadan masaya yaklaştı.Başıyla Coşanı selamladıktan sonra diğer adama döndü
--Merhaba ben Coşanın öğretmeniyim,dersaneden
Genç adam hemen ayağa fırlayıp boş sandalyeyi açtı
Ey dost!
Öyle kızgın bakma yüzüme
Ben seçmedim bu rolü
Kendi senaryomu yazdırmadılar,
Bakma şiir yazdığıma,şair olmaya bırkmadılar
Bu şiirleri yazan kalemmi sence,
Ben aşık olmasam kalem ne yazacaktı,
Beyaz bir yaprakmıdır,yakıştığı yer,
Sen olmasan,kağıt şiiri ne yapacaktı.
Eylülü beklemeye yeminlimiyiz,
Temmuzada aşk yakışmazmı hiç,
Yıllar sürdü arayışlarım,sevgili değil sevgi aradım hep.Siyasi kavgalardan,törelerden,din dil ayrımlarından,uzak sadece yürek dolusu bir sevgi.Ve'' işte bu'' dediğime vereceğim ve onu sevgiye boğacağım bir yoğunluk vardı gözlerimde.Ama bir türlü bulamıyordum,sayısız aşk zannettiğim karmaşalardan hep bir sonraki aşka kadar kurtulmam zor oluyorduda,nedense kurtulduğuma sevinemiyordum,
Bize taşıyıp taşıyamayacağımızı düşünmeden gereksiz sırlar vermişlerdi,ömür boyu sırtımızda bir kambur olacaktı bu sırlar ve aslında herkesin bildiği şeyleri sır zannediyorduk.
Bütün zengin çocuklarının piç olduğunu,örnek aldığımız abilerimiz fısıldıyordu kulağımıza,ve daha ilk arkadaş edinmelerimizde,biz topun sahibi olamazsak oyundan atılacakmışız gibi bir hisse kapılıyorduk,En çok onlara acıdım ben,en çaresiz onlar geldi bana hep.Zengin çocukları;
Sadece daha temiz ve daha bakımlı oldukları için sevmiyordu arkadaşlarım onları,mahallemizdeki yaşıtımız kızların,temiz ve pahalı bir elbiseyi,yada düzgün kesilmiş bir saçı tercih edecek olması büyük bir korku olarak yaşıyordu içimizde ve o korku aslında bize ait değildi.Eli ayağı pis,saçları babaları tarafından kesilmiş,ekmeğin üzerine salça sürüp,sümüklü sümüklü sokaklarda eşkiyalık eden bizleri tercih etmeliydi Aylinler,çünkü bizim bir gariban onurumuz vardı,bütün garibanlar onur abidesi,bütün zenginlerse birer müsvetteydi bizim alfabemizde,ve biz bu alabeyi kıçımızdan uyduruyorduk.Hep sevdiği kızdan ayrılması istenen gariban bir genç olurud,ve bize göre zenginler asla yürek yarası çekemezlerdi,çünkü herşeyi parayla alabileceklerini düşünürdük,ve bu aslında bizimde zenginleri kıskanmamızdan öte bir şey değildi.Yani hangi gariban,zengin olsa bir zengin gibi yaşayacaktı aslında ama bunu nedense bir sosyal durum,ekonomik yetersizlikten çok,bir onurlu duruş hali zannettiriyorlardı bize.Ve dışlanmalıydı zengin çocukları,çünkü ülkemin yüzde sekseni garibandı ve onlar yüzde yirmi azınlığı oluşturuyorlardı.
Sonra büyüdük ve anladıkki,aslında bizde bir azınlıktık,çünkü ülkemiz onlarca azınlığın oluşturduğu bir bütünlüktü,ve herhangi bir azınlıktan taraf olmadan bu çoğunlukta nefes alma şansımız yoktu.
Ya başörtüsünü dinimizin bile üzerinde görecektik ve bunu bir rant haline dönüştürmenin telaşına düşecektik,yada başörtüsünü salt inançları için takan bacılarımızı okullardan dışlayacaktık.
Sen ve ben aynı candık
Bilmemki niye caydık,
Ne olurdu sanki çekip gitmesen
Beni böyle divane deli etmesen
Yıllarmı yalancıydı,acılar çokmu cömert
Sevdamızmı sahteydi,bizlermi nağmert
Kantara çıksan,üç ton gelirsin
Tek başına halay ekibisin sen
Minübüste üçkişilk para verirsin
Afrikalı çocuklar,davacı senden
Üst katta zıplasan,alttaki deprem sanır
Bir akşam üstü beni bulursa ölüm
Arkamdan ağlayıp,sızlama gülüm
Baki olan varmı fani dünyada
Hatıralarımızla sarıl hayata
Dostum kendine işkence etme
Seni bırakıpta giden olmadım
Sevdamı üç kuruşa satan olmadım
Geceleri rahatça yatan olmadım
Ne söylersen söyle,vicdanım rahat
Başkasında aramadım,o bakışları
Beni kandırdı,uzaktan güzel göründü
Sandımki,onsuz hayat olmaz
Sandımki nefes alıp vermeme sebep
Tüm çiçekler ona yaratılmış,
Tüm şiirler ona yazılmış.
Her dublenin sipariş sebebiydi,
Yüreğime dokundum yüreği aynım
İçimde sevdanın,binbir hali var
Senin yüreğine akmayı sevdim
Şu an yüreğimde senin adın var
Hiç böyle olmadım,sen ilksin demem
ben evli bir bayan olarak bu söylediklerinizi(allaha şükür) yaşamıyor olsam da yaşayan birçok kadın adına %100 doğru bulduğumu belirtmek istiyorum ve samimi yazınız için tesk ediyorum.kaleminize sağlık...