Serhat Çalışkan Şiirleri - Şair Serhat Ç ...

Serhat Çalışkan

Bu şiir son şahidim olsun seni sevdiğime,
Her dafasında vukaatlı sevda örnekleri çıkardım sana
Anlamadın...
Şimdi bir kaç satırla anlatmaya çalışırken aşkımı
Bir baş savcı okuyor hüzünlerimi,
Sevginin mahkumuyum,müebbet yemişim umrundamı sanki.

Devamını Oku
Serhat Çalışkan

Her geçen gün büyüyor içimdeki sevginiz,
Bir şiir daha yazacağım MÜSADENİZLE
Bizler okudukça daha çok yazarız,
İyiki varsın,sevgiler KRAL KIZ
Şiir bir ağuysa onu yutarız,
Yeterki Yavuz Bal yazmış olsun,

Devamını Oku
Serhat Çalışkan

Şiirlerim olmasaydı sizi tanıyamazdım
Şiirleriniz olmasaydı,rahatlayamazdım
Öyleyse duacıyım tüm şiirlere
Bana çıkarsız saygı duyan
Ve benimde
Hesapsız kitapsız sevdiğim

Devamını Oku
Serhat Çalışkan

Bana aşkın tarifini soruyorlar,
Şairiz ya sözde
Aşkı bilir diyorlar
Oysa aşkı bilseydim
Onca şiire mecbur kalırmıydım.

Devamını Oku
Serhat Çalışkan

Güzel kız,
Ürkme......
Seni tanımak sadece uğraşım
Yıpratacak değilim tabularını
Bana öyle bakma,
Emekçiye düşman değilim

Devamını Oku
Serhat Çalışkan

Hangi büyk ayrılığın ardında birkaç damla göz yaşı yokturki,hangi devirde yaşamıştır büyük bir ayrılığı yaşayıp bir şey olmamış gibi atan iki yürek.Eğer iki kalbin buluşmasında kalplerden enaz biri sevmişse ve gereksiz,saçma,yada mecburi bir ayrılık yaşanmışsa mutlaka ama mutlaka ardında bıraktığı gözyaşıdır,kimisi ağladığını çaktırmak istemez,ağlamaktan yada ağlamış olmaktan utanır,bu durumu güçsüzlük olarak görür.Helede ağlamak zorunda kalan,yada terkedilen erkekse işte ozaman ssanki ağlamak bir namus belasıdır,yıkımdır,olmzdır.Ama kainatı yaradan allah,hazreti ömeri bir güç timsali olarak yaratmıştır ve değilmiki Hazreti Ömer bile hüngür hüngür hüngür ağlayıp,Hazreti Muhammetin ayaklarına kapanmıştır,öyleyse ben ağlamam demek,yada ağlamaktan utanmak nekadar ahmakça bir şeydir.
Orhan bu lafı çok kullanırdı,gerçekten onun ağladığına az rastlanırdı.Hatta herhangi birinin yanında ağladığını henüz gören olmamıştı ama Dayısı gitmeden önce '' istersen gel Erzuruma,seni hafızın kızıyla everelim'' diyince dayısının teklifi onu hüngür hüngür ağlatmıştı.Hafız diğer dayısıydı,kızı çok çok 17 yaşındaydı ve ömründe iki sefer görmüştü.Fakat ilk görüşmelerinde yani Orhan 19 dayısının kızı Arzu 11 yaşındayken İzmirde ilk karşılaşmalarında bir birlerini çok sevmişler,Orhan kız kardeşi olmadığı için bütün kız kardeş sevgisini ona vermişti.Ara sıra mektuplaşırlardı.telefonlaşamazlardı çünki Erzurumda dayıları kız çocuklarına telefon vermezlerdi.Mektuplarında Arzu Orhana köyden bir genci sevdiğinden ama babasının kendisini ona vermediğinden sözetmişti.Şimdi aynı Arzuyu Orhana vermeye çalışıyorlardı,hemde sırf çorak bir tarla bölünmesin diye.Elbette Orhan Arzuyla evlenmezdi,ama böyle bir muhabbetin geçmesi bile sinirlerini laşka etmeye yetmişti.On yılda bir gördüğü bir adam çıkıp geliyor ve taa Erzurumda yaptığı iğrenç planı bursada uygulamaya koyuyordu.
Orhanı ağlatan sadece bu iğrenç teklif değildi elbet.Mavinin hasreti hergün biraz daha büyüyordu içinde,her geçen saniye biraz daha yaşlandığını hissdiyordu ve Maviyle hiç bir dakikayı paylaşmadan yaşlanmak istemiyordu.
Etrafındaki dostları Orhana yaptığı şeyin saçma olduğunu söylüyorlar,platonik bir aşka bu kadar sızlamanın anlamsızlığını işlemeye çalışıyorlardı.Ama gerçek olan şuydu,Orhan aslında herkesin yaşadığı bir şeyi yaşıyordu,yani çok fazla görmediği,bir şey paylaşmadığı birine aşık olan,yada onu hayallerinin prensesi yapan ilk insan kendisi değildi,ama bunu internetten hergün numaralandırarak bas bas bağıran ender insanlardan biriydi.Diğer insanlar böyle bir şey yapmıyordu çünki alay edilmekten,yada saygınlıklarını kaybetmekten korkuyorlardı.Orhan için eğer Mavi adına en ufak bir ümit varsa isterse dünya üstüne gülse önemi yoktu.
Kahveye girdiğinde garsona iki çay ver biri bana biri Maviye diyecek kadar Maviyle yaşıyorken bunu kimden,neden,gizleyecekti.
Sadece sesine roman yazdım,birde resmin olsa destan yazardım diye Maviye mesaj çekmiş ve ondan bir resim istemişti,ama Mavi mesajına cevap vermemişti.Ya mesaj ulaşmamıştı,yada Mavi kaale almamıştı.

Devamını Oku
Serhat Çalışkan

Güzel bir hayaldi,uyandım artık,
Sen uzaksın bana,düşüncelerin uzak,
Sevmeye korkuyorsun,
Beni boşver,aldırma,ağlamam
Acıma vur!
Ölmem kolay kolay

Devamını Oku
Serhat Çalışkan

Yıllar sürdü arayışlarım,sevgili değil sevgi aradım hep.Siyasi kavgalardan,törelerden,din dil ayrımlarından,uzak sadece yürek dolusu bir sevgi.Ve'' işte bu'' dediğime vereceğim ve onu sevgiye boğacağım bir yoğunluk vardı gözlerimde.Ama bir türlü bulamıyordum,sayısız aşk zannettiğim karmaşalardan hep bir sonraki aşka kadar kurtulmam zor oluyorduda,nedense kurtulduğuma sevinemiyordum,
Bize taşıyıp taşıyamayacağımızı düşünmeden gereksiz sırlar vermişlerdi,ömür boyu sırtımızda bir kambur olacaktı bu sırlar ve aslında herkesin bildiği şeyleri sır zannediyorduk.
Bütün zengin çocuklarının piç olduğunu,örnek aldığımız abilerimiz fısıldıyordu kulağımıza,ve daha ilk arkadaş edinmelerimizde,biz topun sahibi olamazsak oyundan atılacakmışız gibi bir hisse kapılıyorduk,En çok onlara acıdım ben,en çaresiz onlar geldi bana hep.Zengin çocukları;
Sadece daha temiz ve daha bakımlı oldukları için sevmiyordu arkadaşlarım onları,mahallemizdeki yaşıtımız kızların,temiz ve pahalı bir elbiseyi,yada düzgün kesilmiş bir saçı tercih edecek olması büyük bir korku olarak yaşıyordu içimizde ve o korku aslında bize ait değildi.Eli ayağı pis,saçları babaları tarafından kesilmiş,ekmeğin üzerine salça sürüp,sümüklü sümüklü sokaklarda eşkiyalık eden bizleri tercih etmeliydi Aylinler,çünkü bizim bir gariban onurumuz vardı,bütün garibanlar onur abidesi,bütün zenginlerse birer müsvetteydi bizim alfabemizde,ve biz bu alabeyi kıçımızdan uyduruyorduk.Hep sevdiği kızdan ayrılması istenen gariban bir genç olurud,ve bize göre zenginler asla yürek yarası çekemezlerdi,çünkü herşeyi parayla alabileceklerini düşünürdük,ve bu aslında bizimde zenginleri kıskanmamızdan öte bir şey değildi.Yani hangi gariban,zengin olsa bir zengin gibi yaşayacaktı aslında ama bunu nedense bir sosyal durum,ekonomik yetersizlikten çok,bir onurlu duruş hali zannettiriyorlardı bize.Ve dışlanmalıydı zengin çocukları,çünkü ülkemin yüzde sekseni garibandı ve onlar yüzde yirmi azınlığı oluşturuyorlardı.
Sonra büyüdük ve anladıkki,aslında bizde bir azınlıktık,çünkü ülkemiz onlarca azınlığın oluşturduğu bir bütünlüktü,ve herhangi bir azınlıktan taraf olmadan bu çoğunlukta nefes alma şansımız yoktu.
Ya başörtüsünü dinimizin bile üzerinde görecektik ve bunu bir rant haline dönüştürmenin telaşına düşecektik,yada başörtüsünü salt inançları için takan bacılarımızı okullardan dışlayacaktık.

Devamını Oku
Serhat Çalışkan

Dünya adeletliymiş,külahıma anlatın
Çıkarın gözlükleri,etrafınıza bakın
Eşitliği isteseydi eğer yaratan
Aynı olurdu hepsi; yazın,kışın,baharın

Bir kilim motifine işlenmişse sevdalar

Devamını Oku
Serhat Çalışkan

Günler geçiyor,Hilâl dersaneye,dersane yönetimi ve öğrenciler hilale alışıyorlardı.Hilalin bitmek bilmeyen enerjisi,ısrarlı çabaları,motivasyon gücü,doğruyu öğretme isteği,onu öğrencilerinin gözünde her geçen biraz daha yüceltiyordu.Hilalde bu sevgiden saygıdan fazlasıyla memnundu.Derslere girmek istemeyen,girdikleri zamanlardada sınıfın ahengini bozan hiperaktif,haylaz öğrenciler bileHilalin derslerini pür dikkat dinliyorlar,onunla sohbet edip sorular soruyorlardı.Öğrenciler boş vakitlerinde Hilali kantine davet ediyorlar eksik bildikleri konuları soruyorlar,test soruları getiriyorlardı.Coşan bile Hilalin peşinden ayrılmaz olmuştu.
Murat her sabah aynı simitevine Coşanla geliyor,fakat birkez daha karşılaşmayı çok istediği,Hilâl öğretmeni birtürlü göremiyordu.Hilâlde her sabah dershaneye giderkenkarşı caddeden simit evine bakıyor,bir an geçip dükkana giresi geliyor ama yapamıyordu.Aslında o da,enaz Murat kadar ikinci karşılaşmayı istiyordu.Uzun zamandır ilkkez birinden etkilenmişti.Belki Murattan hoşlanmış olmasa defalarca girip kahvaltı edeceği dükkana girmeyişi bu yüzdendi işte.Muratın orda olduğunu bildiği için gidemiyordu.Sanki murat onu görünce,Hilal hanım ben varım diye geldiniz değilmi diye soracakmış gibi geliyordu.Ve işin kötüsü eğer Hilal o simit evine ikinci kez girerse evet Murat orda diye gidecekti.
Karşı cinse ilgi başladımı,insanın içine kıvılcım düştümü en kolay eylemler,zorlaşır.bir yolda düz yürümek dünyanın en zor akrobatik hareketi gibi gelir.Eğilip bükülürsünüz,yada acaba bana bakıyormu diye kaçamak bakışlar fırlatmaya çalışırken,çamuru,çukuru,direği göremezsiniz komik durumlara düşersiniz.Hele birde siz geçerken ilgilendiğiniz şahıs,size herhangi bir sözlü yada fiiili müdahalede bulunursa işte o an dünyanın en karışık olduğu andır.
O sabah Hilalin hiç beklemediği birşey oldu,Tam simit evinin karşısından geçerkencep telefonu çaldı.Hilal arayan numarayı tanımıyordu,tedirgin ve meraklı bir ses tonuyla açtı
---Efendim buyrun
---Hillal hanım Murat ben,Coşan abisi,simit yemiştik

Devamını Oku