Coğrafya kitapları yazmaz
vişne renkli akşamüstlerini.
Kederim kana boyuyor göğü.
Yağmur sonrası açan güneş gibi
serin ve ılık değildir içimdeki ateş.
Ya gece, ufkumuzu açıyorsa!
Gözümüze inen perdeyi kaldırıyorsa!
Zihin sandığımızdaki gizli anıları depreştiriyorsa!
Gündüz göremediklerimizi bize, gecenin karanlığında gösteriyorsa!
O zaman gecenin hükümdarı biz değil miyiz?
Gündüzün karanlık dehlizlerinde ölüp,
Gitme, kal bu gece.
Göğü yere indiririm, gitme.
Parmak uçlarım
parmak uçlarına değince
kopmaz kıyamet, gitme.
Hâlâ kulağımda
çınlıyor gülüşlerin.
Gözümün önünden
geçmiyor tebessüm edişin.
Küçülüyoruz. Büyüdükçe küçülüyoruz. Zamanın ihanetine kanıp savrulduğumuzu görmeden un ufak oluyoruz. Yaprak misali sağdan sola yuvarlanıyoruz. Peki ne için? Neden? Kim için? Neden var olduk ki? Neden sevdik? Neden yaşadık? Cevap alamadıktan sonra neden soru soruyoruz?
Şimdi gelsen,
yanıma otursan,
hiç konuşmasan,
karşımda dursan öyle sessizce,
bana bakmasan da olur razıyım.
Gelene, gitme demeyeceksin.
Bırakacaksın öylece akışına.
Gideceği olsaydı eğer,
gelmezdi zaten diye düşüneceksin.
Kal bu gece demeyeceksin.
Gel.
Gel, ne olursun gel.
Gülmüyor yüzüm, gel.
Kırılmış dallar gibi
yüreğim, gitgide kuruyor.
Beni sev diye seni sevmedim.
Beni sevdin diye seni sevmedim.
Ben seni sevdim, sen beni sevdin.
Seni hâlâ sevmekteyim.
Seni hâlâ kalbimde büyütmekteyim.
Bazen anıları düşünür geçmişe giderim.
Varlığınla huzur bulduğum günlerim var.
Bazen olduğum yerde kala kalırım.
Kulağımda çınlayan gülüşlerin var.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!