Sen gülünce çocuklar güler.
Sen üzülünce çocuklar küser.
Sen çocukları seversin.
Çocuklar da seni sever.
Çocukluğumla, çocukluğumdan çok sonra, büyüyünce tanıştım. Çünkü biz bu coğrafyada çocukken büyük, büyükken çocuk oluyoruz. Çocukluğumun elinden tutup kırlara götürüyorum. Dağ, bağır dolaşıyoruz. Parklarda oynuyoruz. Çiçekler koklayıp, kuşları seviyoruz. Çok meraklı olduğumuz için sürekli kitap okuyoruz. Yeni şeyler öğrenip yeni dünyalar, yeni insanlar tanıyoruz. Yeni kelimeler öğrenip yeni cümleler kuruyoruz. Yeni hayaller düşlüyoruz.
Çocukluğumun dizi kanayınca öpüyorum geçiyor. Kalbim kırılınca çocukluğum gülümsüyor, unutuyorum. Ben uçurtma yapıyorum, çocukluğum uçuruyor. Çocukluğum oyun kuruyor, ben oynuyorum. Birlikte lunaparka gidiyoruz. Ben gonga vuruyorum, çocukluğum horoz şekeri kazanıyor. Arkadaş bulmakta başarısız olduğum için çocukluğum beni arkadaşlarıyla tanıştırıyor. Kutu kutu pense oynuyoruz. Kızlar elimi tutuyor, utanıyorum, yanaklarım al al kızarıyor. Çocukluğum bana bakıp gülüyor, kendime kızıyorum, oyuna dahil oluyorum.
Sokak ortasında sek sek oynamak istiyorum, çocukluğum ilerideki inşaatın tuğla parçalarından birini alıp sek sek çizgilerini çizmeye başlıyor. Ben yassı iki taş bulup çocukluğuma doğru koşuyorum. Çocukluğum benden kaçıyor. Ayağım bir taşa takılıp düşüyorum. Ayağa kalkınca uyanıyorum rüyadan.
Çocuklar neden hep mutlu olurlar bilir misiniz?
Çünkü onlar, akıllarını, gönüllerinin önüne katmazlar.
Amacın, mutlu olmak olduğunu bilirler
ve mutlu eden her şeyi sever ve isterler.
Uyuyordu bedenim.
Ruhum seni arayıştaydı.
Saat gece vaktiydi.
Odam zifiri karanlıktı.
Şuraya, şuraya yağdır karları.
Gözyaşlarım gözükmesin.
Ağladığım bilinmesin.
Şuraya yağdır.
Şuraya.
Bir yokluk bizi tarumar etti.
Yavaş yavaş parçalandık.
Parçalandıkça dağıldık.
Dağıldıkça düştük.
Bizi toplayan yine biz olduk.
Güneş yeniden doğacak mı?
Baharı görebilecek miyiz?
Kalbi güzel insanların sesini duyacak mıyız?
Etrafımızda güller açacak mı?
Midemde uçuşan kelebekler
göğsümdeki sevdamı harlıyor.
Geldi işte en sonunda mutluluk.
İnce ince çaldı kapıyı, girdi içeri.
…Sonra bir filozof oldum.
Herkesin uyuduğu bir vakitte
tozlu raftaki küflenmiş mumu yaktım.
Masama geçtim, iskemleye oturdum.
Hokkaya daldırdığım kuş tüyüyle
Cehennem bura,
ötesi yok.
İsyanlar, ağıtlar, zılgıtlar,
ciğeri sökülmüş gibi ağlayanlar...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!