Omzumda heybem,
heybem umut dolu.
Avuçladım umutları,
saçtım dört bir yana.
Senin baktığın gökte, aydınlık eksik olmazdı. Uyudun mu, yoksa boynunda ağır bir yük mü var? Neden bu gök kara? Neden bulutlar ay ışığını karartıyor? Güneşin sarı saman sıcağına baş kaldıran başakların boynu neden bükük? Devrimci bir ruhla karamsarlığa meydan okuyan kokladığın çiçekler neden hüzünlü? Yediverenler neden kurudu? Bu deli eden sükût niye?
Selim Işık'ın intiharından sonraki Turgut Özben gibiyiz. Bütün hücrelerimizle sarsıldık. Bütün dünyamız değişti. Ne uyuyabiliyoruz ne de etrafımızdaki olaylara duyarsız kalabiliyoruz. Her saniyemiz, bizi bizden koparıp başka gerçeklerin peşinde sürükleyen meraklı arayışlarla geçiyor. Biz, gerçeklerin peşinde koşarken, gerçekler bizi, kendi kovuğumuza itmeye başlıyor ve sonra radikal kararlar almak durumunda kalıyoruz. Tüm insanlıktan arınıp dur durak bilmeden gecenin en zifiri karanlığından gündüzün en aydınlık anlarına kadar her daim okumaya veriyoruz kendimizi.
Eti kemiği olan, düşünceleri olan, ruhu olan, vicdanı olan, kalbi olan, aklı olan insanlardan kaçıp sadece kitaplara sığınıyoruz. Kitaplarla tutunmaya çalışıyoruz, tutunamadığımız hayata.
O kadar çok kitapla tanışıyoruz ki; saksıda kuruyan çiçeklerin, su verilmediğinde dahi kurumadı kitaplarla karşılaşıyoruz. İyi niyetlerden ödün verilmediği kitaplarla karşılaşıyoruz. Kötülüğün bir kelime bile yazılmadığı kitaplarla karşılaşıyoruz. Her satırında aşkla aşklanan kalplerin anlatıldığı kitaplarla karşılaşıyoruz.
1 Eylül de başlıyor güz mevsimi.
1 Eylül de başlıyor hüzünlü ömrüm.
Ben doğunca başlıyor güz mevsimi.
Ben doğunca göçüp gidiyor leylekler.
Şehrin yalnızlığına sebep ben miyim?
Yoksa mukadderat mı böyle yazılmış?
Dolunaydan dolunaya
akşam dokuzda yola koyuluyoruz.
Yirmi sekiz günde bir
bir kaldırım kenarında bekliyoruz.
Sitemim arşa değdi, gözlerim gözlerine.
Yeryüzüne yağmur yağdı, hasretin içime.
Bir tutam umut vardır yarınlara gizlenen.
Dün geçti, bugün geçer, yarınımızı bekle.
Göğsüm kor gibi, bir sevda var göğsümde.
Oldu işte, en sonunda
bende başladım şu zıkkıma.
Ellerime, ellerinden başkası haramdı.
Bu gece bir harama bulaştım, affet beni.
Affet, nefesime saklı nefesine halel getirdim.
Ellerini tutmayalı
epey hasretlik oldu.
Senden sonra
çok yağmur yağdı,
sayısız çiçek açtı.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!