Bir rüzgâr vurur içimdeki harabelere,
Çökmüş bir mabedin yankısı kalır geriye,
Zaman eğilir başucumda, bir gölge gibi,
Ve ben, gafletin ağına düşen bir kurban.
Ruhumda yankılanır çığlıklar, sessiz,
I.
Sokak lambalarının sarı ışığında,
Kahvehanenin kapısı,
Bir zamanlar beklenen dostlar şimdi,
Yalnızca anılarda kalmış bir yudum.
Masalarda unuttuğum şarkılar,
İçimde susan bir kent var,
Adı “ahlâk”, nüfusu az, gölgeleri çok.
Caddelerinde vicdan satılır,
Etik, sadece tabelalarda asılı,
Ve insan: en ucuz meta pazarda,
Markası yalnızlık.
Rüzgârda savrulmuş bir yaprak gibi,
gözlerin dolanıyor göğün kırık aynasında,
bir gölün kalbine dökülüyor yıldızlar,
gecenin yorgun nefesiyle karışarak.
Bir fırtına dolusu aşkın ağzında,
kayboluyor bir zamanlar fısıldanan sözler.
Gecenin kül rengi çökmeden,
Sokaklar suskunluğa gömülmeden,
Sırtını taşlara yasla ve dinle;
Burada söz, bir hançerin ucunda titrer,
Kimi yaralar, kimi unutturur.
Yoruldum…
Ne hayat kolay, ne insanlar doğru,
Dolaşıyorum bu şehrin sokaklarında,
Elimde umut değil, cebimde kırık hayaller.
Yüzümde bir hüzün var, geceyi dinliyorum,
Sokakların suskunluğunda, yıldızlar sönmüş,
Bir rüzgar geçiyor, eski bir şarkı gibi,
Karanlık gölgelerde, adımlarım sessiz.
Bir zamanlar aradık seni, yolları aşındırdık,
Bir şehrin damarlarında akar gece,
Gizli sokaklarında yitirdiğimiz sözler gibi,
Ay, karanlığın zulasında saklanmış,
Sessizliğin yankısıyla büyür adımlarımız.
Bir yangının küllerinden doğan gölgeler,
I
Kimi susarak kaybeder sevdayı,
Kimi söyleyerek…
Ve herkes bir vedanın ağırlığını taşır;
Sıcak bir yaz akşamı, güneş batarken,
İçimi bir hüzün sarar, gökyüzünde yıldızlar
Birer birer doğmaya başlar,
Sanki gitmekte olan dostların ardından,
Kalanların yüreğine düşen gölgeler gibi.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!