Bir rüzgarın hüzünle taşıdığı
Gözyaşlarıyla yıkanmış sokaklar,
Yıldızlar bile saklanmış,
Sıcak bir çaydan daha soğuk gecelerde.
Sevda, dilimde yankılanan bir şarkı,
Bir dağ gibi dikilirim önüme dizilen haksızlığın,
Kara toprakta çatlamış nasırlı eller,
Taşlar bıçak gibi yüreğime saplanır,
Fukaralığın yasını tutar buğday başakları.
Bir çocuğun gözlerinde soğuk gece,
Ve büyüdük sandılar, çünkü gülümsedik,
Kimse bilmedi, kaç fırtına sustuk.
Kaç geceyi gözyaşıyla örttük,
Kaç sabaha içimizde bir mezarlıkla uyandık.
Her bahar açan çiçeklerimiz vardı,
Kapanmış bir defterim belki,
Ama rüzgârda hâlâ uçuşur sayfalarım.
Yırtılmış hayallerimin kenarında
Hâlâ bir umut ilmek ilmek örülür
Küllerimden doğmamı izleyemedin,
Bir suskun sır var göğsümde saklı,
Ne ateşe döner ne küllere serpilir,
Bir elif gibi dik, bir yâr gibi mahzun,
Öylece bekler; ne ileri gider ne geri.
Her gece karanlıkla sulanır yüreğim,
Ben seni,
İlk defa bir ninemin duasında duydum galiba,
Ocakta yavaş yavaş kaynayan çorbanın buğusunda
Adın yoktu ama sıcaklığın vardı.
Sevgi, bazen bir yudum çaydır,
Bir deniz düşledim, karanlıkta kaybolmuş,
her dalgası bilinmeyenlere açılan bir sır.
Zaman, incecik iplik misali, dokunduğum her yerden çekiliyor,
yavaşça eriyen mumlar gibi tüketti yolları.
Ruhum, acıya bölünmüş bir ayna;
her yansıma ayrı bir yara,
Bir kahverengi gökyüzüdür bu,
Dağların belini bükmüş rüzgârı var,
Yedi tepeden süzülüp gelen türkülerin sesi,
Kavruk ellerde çatlamış buğday taneleri.
Bir çocuk güler, toprağın kıvrımlarında,
Anasının zeytin gözleri, kızıl akşamüstünde.
Yollar uzar, dağlar serin,
Gurbet ellerde yüreğim sönük.
Bir zamanlar köyümde,
Kıyametin bile sessiz kaldığı,
O sevda dolu bahar günlerinde.
Bir masa var, köşesi kırık,
Hüzün dolu anıların yükünü taşır,
Yalnızca bir yük değil, bir yürek,
Her çizgisi, bir özlemin ifadesi,
Kimi zaman gölgelerde kaybolmuş bir hayal.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!