Küçük ve çatısızdır
Sessiz kentlerin tek odalı evleri.
Yalan gecelerde doğar güneşleri.
Bilmezler soğuğu-sıcağı, ay-yıldızlı semayı.
Üşümez ki elleri hiç! ..
Her gün biraz daha
Biraz daha boy atıyor içimdeki kaygılar…
Kurumuş bu dallar
Saçı-başı yolunmuş bu yıkık ağaçlar
Çömelmiş bu dağlar
Börtü- böceğini kaçırmış bu topraklar
Biliyor musun sevdalım,
Gidince sen
Hayalin de,
Hasretin de yarım kaldı.
Gölgende açan çiçekler
Boynu bükük! ...
Görünmeyen ideallerimin,
Görünen yüzünde rastladım sana
Tanıdım, sevdim kardeşçesine
Sözüm vardı kendime
Merhabam olmayacaktı aşka
Çalmayacaktı bu gönül
Bir kördüğüm çözemediğim,
Bir sızıntı derinden güne doğru
Bir de kaçış özleme! ..
Umutlarda alınganlık, kırılganlık...
Nerede o eski kuşak,
O tapılası sevgiler/sevgililer?
Biliyordum gizli kalmış bir şeylerin olduğunu
Ruhumun derinliklerinde adını koyamadığım,
Yüreğime taşımaya korktuğum
Bir şeyler vardı çok uzaklarda;
Güneş kadar sıcak, ay kadar gizemli
Ve yıldızlar kadar parlak...
Ey sert bakışlı, yufka yürekli
Her dilde anlam bulan yüce insan
Öksüz, başsız, anlamsız ve sensiz
Bırakıp gittin bizleri neredesin şimdi?
Babamız, rehberimiz, öğretmenimizdin.
Siyah bir kağıt üzerinde gün ağarıyor
Keşke becerebilse ağarmayı!
Çıplak ayaklı öksüz çocuklar köprü altında
Keder yumağı içinde ışık bekliyor
Mum eriyor, kar eriyor, çocuklar üşüyor
Karanlık ve soğuk zindana düşüyor...
Sessiz ve yavaştı adımların
renksiz dünyama girerken;
emellerin, sevdaların, hayallerin vardı
umudunla sarmalanan.
Ya sonrasında
Biliyor musun sevdiceğim,
Hiç gözüm kalmadı ayrılıklarda
Biten sevdaların ardından.
Ne bakışlarım dondu,
Ne yüreğim dağlandı
Ne de bu kadar zor geldi




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!