Sen sarı hüzün,
Sen erimeyen kar tanesi.
Aşkımın sırdaşı, aşığımın yoldaşı,
Sevdiklerimin mezar taşı! ..
Aşinayım sana, yoluna, yolcuna
Karlar ülkesinin
Granit kayaların sıcak yüzlü çocuğu,
Senin adın aşk; susma, haykır
Kal Güneş'in çehresinde gitme
Isın, ısıt, gülümse soğutmadan kendini
Gir sevgilinin yüreğine, kor alevi ol yak içini
Şafağı kucakladığında ağlardı o
Bense geceye yorgun düştüğümde...
Özlemi büyüttüğünde gurbete çıkardı o
Bense dudaklarımda tebessümüm yaş topladığında...
O, bakışları donduğunda tutkularına sığınırdı
Çocukluğumda elimden tuttu
Gençliğimde arkamdan koştu
Yaşlılığımda önümde durdu
Sendelediğimi görünce bastonum oldu
Ayak seslerimde can buldu
Gölgemdi
Beni aşkın öksüz kaldığı yerde aramayın,
Ruhların sessizce nefeslere karıştığı viranedeyim.
Yüz yıllık odaların duvarlarına çizilmiştir resmim,
Yalanın hasretle buluştuğu yerde duramam...
Acıların son durağıdır mekanım;
Sorsalar sana adın ne, nasıl çizilir portren
Der misin ezilen, şiddet gören
Töre cinayetlerine kurban giden,
Cinsel istismara uğrayan,
Hakları elinden alınmış,
Bir meta, bir et parçasıyım ben?
Bu şehir sana büyük gelir küçüğüm taşıyamazsın
Sokakları geri ötelenmiştir yürüyemezsin
Şehirde gürültü çok, klaksonlar çığlık çığlığa
Arabalar çoşkun dere misali akar durur caddeler boyu
Kaybolursun, yutar seni bu şehir küçüğüm! ..
Bir tuhaftı bugün duygularım rafine
Tadım-tuzum yoktu korku sarmıştı bedenimi;
Güneş de bir garip bakıyordu soğuk soğuk
Bir fırtınaya mı gebeydi yoksa gün?
Gökyüzü solmuş bir gül gibiydi
Ben seni uzaktan, çok uzaktan
Başkalarının anlattıklarından tanıyorum;
Babamın elimden tuttuğu zamanlardaki
Çocuk aklımla hayal-meyal hatırlıyorum;
Bir de sana gelenlerin,
Senden dönenlerin betimlemelerinden İstanbul...
Ne olur küsme
Cevap bulamayan sevdan,
Tütmeyen ocağın için küsme.
Suçlama kar altında kalan
Yaşayamadığın duyguların,
Ve gerçekleştiremediğin düşlerin için




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!