Bir ürünü boykot etmekle o ürüne zarar veremezsiniz. Ya ne yaparsınız?
Reklamını yaparsınız. Reklamın iyisi kötüsü olmaz" Bir kaç gün boykot edip sonra yeniden eskiye dönülecekse o boykotun ne anlamı var?
Hatta tam tersi boykotunu yaptığınız ürünün, ürünlerin boykot vasıtasıyla yaptığınız reklam sayesinde daha çok tanınmasını ve daha çok tüketiciye ulaşmasını sağlarsınız.
Kadın metroda feryat ediyor "canlı bomba, canlı bomba!" diye. Bir anda bir panik hali...
Metro durduruluyor millet kendisini dışarı atıyor. Sonra anlaşılıyor ki canlı bomba falan yok. Kadın yanındakinden şüphelenip bağırmış.
İşte asıl provokasyon budur. Hayır, kadının yaptığı değil, vatandaşı böyle bir ruh haline sokmaktır provokasyon. Artık o hale geldik ki her yerde canlı bomba aramaya başladık. Şüphelendiğimiz herkes terörist...
BAE ile 10 tane resmi anlaşma imzaladık. BAE'li bir yetkili basın toplantısında 10 milyar dolar tutarında bir yatırımdan ve bu miktarın tahsis edildiğinden söz etti.
Bu BAE değil miydi 15 Temmuz darbe girişimini destekleyen? Aynı BAE değil miydi bize karşı Yunanistan'ın yanında yer alan?
Libya'da Hafter'in, Doğu Akdeniz'de bizim karşımızda konumlanmış olan Mısır, İsrail ve diğer ülkelerin, Suriye'de PKK'nın yanında yer alan aynı BAE değil miydi? Vs.
Hani kış ortasında yaz sebzelerinin pahalılığından şikâyet ediyoruz ya, ne kadar haklı olduğumuzu, kendimize hiç sorduk mu?
Bence hayır… Peki, ne yapıyoruz o zaman? Tabi ki şikâyet ediyoruz.
Her insan içinde birikenleri dışa vurmak istemiştir, zaman zaman. Söylemek isteyip de söyleyemediklerini bir yerlere karalamak isteğiyle eline kalemi kâğıdı almıştır hayatının bazı dönemlerinde.
Ya ilk gençliğinde bir aşk şiiri olmuştur bu sevgiliye yazılan, ya bir gurbet, ya hasret… Ya da ne bileyim bir ayrılık şiiri…
Kimi zaman da bu yazılanlar şiir değil düz yazı olmuştur ama her ikisinde de niyet aynıdır: Yüreğinde birikenleri dışa vurmak, boşalmak.
29 KASIM 2012… Bu tarih Filistin için çok önemli ve çok özel bir günü ifade eden bir tarih. Bugün yapılan bir oylamayla Filistin artık Birleşmiş Milletlerde üye olmayan devlet statüsü elde etmiştir. “Üye olmayan devlet.” Toplum değil, devlet! Şimdi sırada Filistin’in resmi olarak tanınması vardır. Bu da çok uzak değildir. Aslında bu oylama ile Filistin’in devlet olması resmi olarak olmasa da Birleşmiş Milletlerde artık kabul edilmiştir. Resmiyet kazanmasına ise sadece bir adım kalmıştır. Sonunda ne olursa olsun bu adım da atılacaktır.
Bu kararın alınmasında Türkiye’nin payı elbette çok büyüktür. Her platformda yerinde diplomatik ataklarla İsrail’e geri adım attırmış olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir kez daha bu Siyonist devlete ağır bir darbe vurulmasına ön ayak olmuştur. Yapılan oylamada görülmüştür ki İsrail’in lehine oy verenler sadece ABD, Kanada ve ABD’nin ekonomik yardımlarıyla hayatiyetlerini sürdüren ABD uydusu adı sanı bilinmeyen bir kaç Orta Amerika ada devletidir. Birleşmiş Milletlere üye olan devletlerin ezici bir çoğunluğu ve hatta hep İsrail’in yanında yer almış olan Fransa bile Filistin lehinde oy kullanmıştır.
Kararın ardından İsrail kasabı Netanyahu “Bu karar hiçbir şeyi değiştirmeyecek,” demiş olsa bile o da biliyor ki gidişat İsrail’in aleyhinedir. İsrail için Davos’ta başbakan Erdoğan’ın çıkışı sonun başlangıcını oluşturmaktadır. Ardından İsrail’in Gazze’ye yardım malzemesi götüren Mavi Marmara gemisine uluslar arası sularda yapmış olduğu saldırı süreci bir adım daha ileriye taşımıştır. Bu hain terörist saldırı İsrail’e uluslar arası arenada büyük bir itibar kaybettirmiştir. Ve elbette bu itibar kaybına Türkiye’nin etkin diplomatik girişimleri büyük katkı sağlamıştır.
Bugün Siyonist İsrail’in işgali altında bulunan Golan Tepeleri Suriye’ye ait bir toprak parçasıdır. Ülkenin güneyinde yer almaktadır. Golan Tepeleri yaklaşık olarak 1800 km kare bir alanı kaplamaktadır ve Filistin ile 100 km.lik ortak bir sınır çizgisine sahiptir. Zengin su kaynaklarını içinde barındıran Golan Tepeleri, su sıkıntısı içinde olan Siyonist İsrail için hayati bir öneme sahiptir
Golan Tepeleri’nin taşıdığı bu stratejik ve jeopolitik değer sebebiyle Siyonist İsrail’in her zaman üzerinde durduğu bir konu olmuştur. Her ne kadar Siyonist İsrail, Ürdün Nehri batı yakasıyla Gazze Şeridi’nde yaptıklarına benzer biçimde Golan meselesine de aynı şekilde dini bir kılıf uyduramamışsa da bu bölgenin sahip olduğu coğrafi konumunun hassasiyetinden ve burada bulunan içme suyu kaynakları yüzünden Golan’ın “Büyük İsrail” haritasında sürekli olarak yer alması için elinden geleni ardına koymamakta ve bu bölgenin denetimini sürekli olarak elinde bulundurmak istemektedir.
Suriye ile İsrail teknik olarak savaş halinde iki devlettir. Aralarında ateşkes vardır ama barış yoktur. Bu durumda insanın aklına ister istemez bazı sorular geliyor ve bunları sormadan da edemiyor. Meselâ Suriye niçin İsrail’le 45 yıldır bir barış antlaşması yapamamıştır? Neden 45 yıldır işgal altındaki toprakları için ufacık da olsa bir adım atmamış, atamamıştır?
60’lı yıllarda iki aile… Birincisi, her ne kadar baba milletvekili olsa da iyi bir eğitim alamamış, günün elitlerinin yaşam tarzına uygun sosyal çevreye yabancı, uzak ve hatta geri kalmış biri.
Anne, her ne kadar milletvekili hanımı olmanın sağlamış olduğu refah sebebiyle evde bir takım yardımcılara sahip olsa da gününü çay partilerinde, komşu gezmelerinde geçiren kendi halinde bir ev hanımı.
Çocuklarsa okula gidip gelen, sağda solda haylazlık yapan, zamanın modası müziklerini dinleyen, giyim kuşamlarını taklit etmeye çalışan sıradan kendi halinde bireyler.
İsrail Filistin'de her geçen gün daha fazla toprağı işgal ediyor?
Sadece Filistin değil Suriye’ye ait Golan Tepeleri'ni de işgal altında tutuyordu, şimdilerde ilhak etmenin planlarını yapıyor.
Sadece bu kadar mı? Elbette değil. Öteden beri Siyonistlerin vaat edilmiş topraklar (Arz-ı mevut) olarak kabul ettikleri Nil ile Fırat arasında kalan bölgeyi gözlerine kestirmiş oldukları bilinen bir durumdur ve uyguladıkları politikalarla ve aldıkları desteklerle de bu amaçlarına adım adım ilerlemektedirler.
Eskiden beri bu heykel işine çok rağbet eder CHP'li belediyeler. "Sanat" der, "sanatçı" der ellerinde bulundurdukları şehirleri heykellerle doldururlar.
Çok büyük paralar harcarlar bu heykel işine, akıl almaz paralar. Üstüne üstlük bir de bunu "millete hizmet' diye yutturmaya çalışırlar.
Ağababaları kendisi de bir heykeltıraş olan Eskişehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen. Adam Eskişehir'i heykellerle donattı. o kadar ki insan nereye çevirse başını, öküz başlı bir eşek heykeline çarpıyor.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!