Bu yazı bir imzadır unutulası dünümden yarınlarıma...
Aynı uykuda farklı rüyalara yattığım. Yanında kadın olamadığım, ana olamadığım, hasta ruhu ile yıprandığım, zekâsı ile kullanıldığım. Küçük umutlarda büyük hayaller sakladığım. Aynı evi paylaştığım ev arkadaşım! Seninle yaşam bir soluk boyu yalnızlıktı nice yanlışlar silsilesinde. Avuçlarıma aldığım kırıklarımdı seni sen yapan. Kendi tenhalarıma çekildiğim yıllarım oldu adına. Hayat tüm renklerinin kararttı seninle.
Üç adımda girdiğim bir yoldun sen. Gönlümün tüm ateşlerine inat seçtiğim yol. Gözümün en kara hali. Üzerimdeki sevda kokusunu yok sayıp, ömrümün tüm sayfalarını sil bastan yazıp, içine kırgın, hüzünlü umutları katıp, titrek bir mum alevi ile yaklaştığım yolumdun sen.
Oysa başından sonu belli bir hikâyeydik hiç biz, olamayan biz. Sen şakrak günlerin sonu, kahkahalarımın suskunluğa gömüldüğü yerdi başın.
Cennet çocukları
Koşamayan, oynayamayan albenisini yitirmiş çocukluklar
Tüm olası heveslerini yüreklerine sıkıştırmış çocuklardı onlar.
Neşeli ıslık seslerinden çok uzak
YİNE SENİ, HEP SENİ SEVİYORUM…
Özlenen bir deniz kentindeyim şimdi. Ve şafağımdır gözlerin. Avuçlarıma sinmiş kokuların var ellerimde. Örselenmemiş umutlarla açtığım kapımsın sen.
Ve susturulamayan türküler gibiyim ben. Yasaklanılan ama hep okunulan. Her şeye rağmen güçlü. Herkese rağmen var. Ne zamandır susuzluktan çatlamış mutsuz ellerimi yaşama yeniden yumruk sıkıyor.
ANKARA
Tüm susmalarına inat elimi bırakmayan sevda, senin hiç bilemeyeceğin kadar yiğittir burada.
Sanırım ak düşeli çok olmuştur saçlarının kumral rengine.Çok olmuştur gözlerin bana baktığı gibi bakmayalı kimselere.
Nasılda çabuk geçmiş gençliğimizin aydınlıkları.Bilmeden sırt sırta vermiş yanlızlıklara gebe büyüttüğümüz gençliğimiz ve onun yitirdiğimiz tılsımı.Şimdi senden ömrüme yadigar ne var ne yoksa payıma düşen yanlızlığımla harmanlayıp,hepsini derleyip toparlayıp gönlümün ortasına seni çakıp yaşıyorum sevgili.
Halbuki ne zor başlamıştı çok kolay biten sevdamız.Giderken gözlerini bıraktığın ömrüm tüm yalanların doğruları aştığı bir yerde şimdi.Senden çok uzaklarda seni içinden çıkartmadan yaşayan ömrüm özüne çok yabancı hallerde şimdi.Acının kan kardeşi yüreğim,içimi eriten göz yaşlarım,sonunda hiç bir şeye yoramadığım senli rüyalarım,bin pişmanlıklarımla ömrüm senin hiç tanımadığın bir suret şimdi.
Yaşadığımızı ademoğlu için anlamak zor.Anlatmaya çalışıyorum,yazıyorum.Herkes bilsin istiyorum.Anlayan,anlamayan herkes benim asırlık sevdamı dinlesin istiyorum.Bunun içindirki yıllardır susan dilimin yerine kalemi konuşturuyorum.Ama olmuyor.Eksik kalıyor sevgili yetemiyorum.Seni anlatacak,bizi anlatacak değerince söz bulamıyorum.
Zaten yaşadığımızın tarifini ben bile her gün değiştiriyorum.yanlızca tekrar tekrar emin oluyorumki biten günün zamanında.Sana benim kadar seven hayal,bana senin gibi yar bir daha sunulmayacak.
Sakın üzmesin seni bu harfle,bu kalem.Ömrüme emanet gölerinin anlattıklarıdır kalemin ucundakiler.Ömrüme emanet sevdamın tarihidir kağıttaki harfler.
Özüne zaman değmeyen yaralar varmış. Zamanın hiç fark edilmediği acılar…
Fırtınalar yorgunuymuş yüreğim. Artık mecali olmayan hırpalanmış bir ömürmüş suretim. Tuza yatırılmış bir gönülmüş göğüs kafesimde hissettiğim.
Oysa tek kusurum inanmakmış. Ağızlarımı kapatan, doğrularını bildiğim yalanlara inanmak. İflah olamayacağı besbelli yürekleri insan saymak. Tek kusurum, hala varlıklarını anlamlandıramadıklarıma, kendimi öldürme pahasına insan olmak. Tek kusurum inanmakmış. İnsanlıklarına kimseler tarafından inanılmayanlara inanmak.
Sevgi aradığım albümlerim, fotoğraf karelerinde kalmış yüzü gülen hallerim. Çok erken büyütülmüş benliğim. Sindire sindire yaşayamadığım genç kızlık günlerim. On yedi yaşımdaydım annem öldüğünde. On yedi yaşımdaydım ilk annem gibi hissettiğimde.
Geçenlerde on altı yaşındayken okuduğum bir kitabı aldım elime kütüphaneden. Selver Tanelli Uygarlık Tarihi. Ve kitabın başına yazdığım bir not: iki şeye hakkım olduğuna karar verdim. Özgürlük ve ölüm. Birine sahip olamazsam ötekini isterim çünkü hiç kimse beni canlı tutsak edemez.(HARRİET TUBMAN)
Düşünün on altı yaşında bir kimlik, bu cümleyi kitabının başına not alabilecek kadar özümsemiş bir kimlik. Peki ya şimdi sahip olduğum bu kadın. Dünümden bu günüme gelirken kendimi tutsak ettiğim yanlışlarım. On altı yaşımdayken, on altı yaşımla birlikte ardıma aldıklarım. Hiç farkında olmadan her geçen günün bir parça daha götürdüğü bende, bile bile arkamda bıraktıklarım.
Bir çağ taşırım içimde…
Bir çağ taşırım seninle içimde. Hiç kimsenin kimse olmadığı zamanlara inat, doğurgan umutların bittiği yerde başlayan adınla, kimi zaman buzdan bir kalemle ele alınası tarihimle bir çağ taşırım içimde seninle…
Gün battı şehrimde, yüzüm akşamın yüzü. Eskimiş şarkılar çalıyor radyomda. Ve ben aya bu kadar yakın akşamları seviyorum. Çünkü bir tek ay yakınken çözülür yüreğimin balta kesmez buzları. Şerham şerham güneşten çatlak topraklar kadar suya muhtaç yüreğimin, bir tek aylı akşamlarda çözülüyor gözyaşları.
Acı çek istiyorum
..........Gamlı yüzümün hüznü sarmaladı günümü. Oysa şen şakraktı benim günlerim günahıma girilmeden.
……...Sanki ömrümün sağlamasını yapıyorum bu gün.kare kare gözlerimin önünden geçiyor hayatım. Sen ve ben, biz ne idik. Seninle neyi yarım bıraktık neyi tamamlaya bildik. Mademki sende sevdaya koşul sığardı. Neden hiç fark edemeden, bilemeden senin sevdanın bana yabancılığını, böylesi derinleştik.
Tek muradım senden kaçmaktı…
Çok sonraları anladım ki senden kaçmak, aslında varlığımdan kaçmakmış
Kayıp gemiler gibiyim şimdi
Herkesten, her şeyden çok uzak, ufuk çizgisinin dibine demirliyim.
Bıkkınım, kar yangınları yüreğim. Canım yanıyor. Yüreğime çakılı kalan hasretinin sebebi ile ellerime avuçlar dolusu damlalar dökülüyor. Özledim seni. Çok özledim. Yine elimde kalemim sanki sen karşımdaymışçasına yazıyorum. Şimdi ben Zühreyken kaybettiğim Tahir ime, doludizgin sevdiğim dünyada avuçlarımın içinden kayanlara ağlıyorum. Ben tam şu anda tüm toyluğumla, bile bile yanacağımı kaybettiğim, sana ağlıyorum. Ben bu gece ömrümü saran yokluğuna ağlıyorum.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!