Uzadı bir dal gibi üstümde gün
Toprağın yaş derisine
Düşüp açılana dek
Nereye gitsem buğday dumanı
eski bir yapı ustasıyım ben
teknem sıvama güneş
yeni bir gökyüzü kurdum bu kente
taştan ağızlarıyla
genç dağlara benzer çatılar
Bu ne kaygusuz gündür
Sıcağa asılıp kalmış
Bir şey yok diyeceği
İki balık döner durur
İki balık birbirine değmeden
Biz ilk ağızı topladık
Koyunun iri sıcak memelerinden
Toprağa tütünün yumuşağını
Suyun köpüğünü taşıdık.
Bütün orman çillerini döktü yaprağa
Bu sabah
Tüm ilkelliğiyle mozaikten bir yaşam kuruluyor
Çok elli, çok ayaklı tanrı Siva'nın adına
Sağrıları
Doğurganlığı belirleyen bir kadın hayasızlığında
Bütün gün asılı durdu o güneş
Çekinceye dek anılardan zamanı
Bakır bir tepsi gibi yansıdı içimizde
Gider yine geri döner yollarım
Geçtim kıyısından gecenin
Yıldız döküyordu rüzgar
Vurmuş ellerini toprağın yüzüne
Ağır bir tüfekti sanki
Akşamdı ya da akşama yakın
Bıraktım bahar rüzgarlarını
Yaz güllerini, kuytularda sarmaşığı
Yüreğimin çalkantısını
Sonbahar yağmurlarını
Nerdeydim ben, neresindeydi yerim
O yüzden bıraktım
Elçi, kocaman hiçliktir
Taşıyamadığını bana getiren
Uslu, küçük yaşamına
Alacakaranlık serptiğin zaman
Bütün inançlarıma vurduklarında
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!