Yine sana arkamı dönüp gittim
Mermer taş sararmış, yosun tutmuş kenarları
Karabağlar tepesinde şimşek çakıyor
Yağmur yağacak İzmir’e
Toprağın yüzü ıslanacak, bu iyidir herhalde
Ortada kaynayan zift kazanı
Rendelenmiş tahta
Çıplak tuğla duvarlarıyla
Yeniden biçimlendi odalar
Bu bina bütün bir yaz hazırlandı kışa
- O nasıl rüzgardır öyle sözlerin
Nehirlerin ortasından devrilir-
Gökyüzü dağılır sanki içinde biz
Tam uykudayken sabaha karşı
Toprağımız üşümüş, sırılsıklam
Güneş toprağımıza meyvasını düşürdü
Buğday benizlim,
Küçük Asya'm çeltiğini verdi
İçtik terimizi
Sakız rakısıyla
Sen içerde bir yerdesin
Zaman kök ağzında çiçek
Bir gelirsin gölgen kayar geriye
Yüreğin çoğu kez süt damarıdır
Bir kutup tilkisi, bir güvercin, bir yalnız çocuk
Penceremin camında
Adını unuttuğum deniz tuzuyla yıkanmış ağaç
Amber miydi, mahlep mi, mersin dalları mıydı
Gözlerimi kapatınca gördüğüm
Ben gittim oralardan, geçtim, yürüdüm, yittim
Uzatma soluğunu üstümde yaşam
Uzatma artık daralıyorum
Oyunlar kurmuştuk yılgıyla kendimize
Bir çember, bir çember daha atlayıp
Kuru bir dal nasıl çiçek açarsa
Nasıl uyursa sabaha karşı sular
Ve bir bebek ilk soluk aldığı zaman
Öylesine başlar içimde yaşam
- Shine için-
Ey sonbahar
Ey hüzünlü gözleri aşkın ve mevsimlerin
Ne zaman geldin
Güneşin üstüne düşen gölge
Gün çekilir
Yüreğim yapayalnız
Solgun, yorgun bir ay gibi
Yokluğunda ne ışığım vardır
Ne de acı eksilir




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!