Azrail kılıcın bilemiş umudun çiçeklerini biçer
Umut, kanadı kırık serçe
Darağacında titrer...
Cihan yansa dindirmez
Kirpiklerden hergün bir can düşer...
Sorma bana nereliyim, niye çatık kaşlıyım
Yarı fırat, yarı dicle, gökbörü, kızıl saçlıyım
Tamburanın teliyim, deyiş'in hecesiyim
Vicdanların sustuğu bir dilin ezgisiyim.
Başında kar eksilmez, kuş beslemez dağlarım
Geçerken uğradım
Çoğu mavi, yarı toprak bir hana,
Kimisi han, kimisi yaman
Dağında çoban,
Kenarından geçiyorum.
Bir lokma ekmek, bir yudum su
büyük bir yitim bırakmıştı gidişin
şehirde derin bir sessizlik
yanık türküler kalmıştı
geriye.
niye dedim, niye
bu hüzün, bu keder kime
Sana bir eylül sabahından sesleniyorum
Mevsime aldanıp hüzünleri giyme
Rüzgârına kapılıp yapraklarını dökme
Işığın mum kadar olsa bile sönme
Güne en güzel sen başla
En güzel sen bak
Hem bugün hem yarınımsın
Gülcem desem darılırsın
Kar suyuyla arınırsın
Yüreğimde yarın kaldı
Bir çıkımlık avuntumsun
gülşende açmış bir gül
surat asma n'olur bir gül
kaç şiire sır ettim birgül
ben düştüm karakışa, sen gül gül...
birgün zengin olursam bende tatile gideceğim.
falezlerde oturup, rüzgara karşı cigara içeceğim,
türküler söyleyeceğim,
döşümü yoran dalgalara,
pas tutmuş vicdanlara bağıra bağıra küfürler edeceğim.
yağlı urganları kesip, denize mektuplar yazacağım.
hayat denen yüce dağı, aha çıktım, aşıyorum
bir gün ölü bir gün diri, düşe kalka yaşıyorum
o yâr nehir, ben ummanı, kirpiğimden taşıyorum
birgün belki bu şiiri okur diye yazıyorum.
bir sevda bin ahh saklar, dîvânede mahfelince




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!