Her kalemin öyküsü başka bir garip, her yazanın düşüncesi başka bir dünya.
Şekerin tatlı acılarını, işkenceci tuz hiçbir zaman anlayamaz.
Yastığın gizlediği sırları, güneşe aşık perde hiç bir zaman bilemez.
bal çiçeğinde acı polen arama,
acı sözler derin yaralardan süzülür.
kalemi hicranlı sözlere banıp
hüznümün harını karlara yazdım.
sabrımı horasan harcıyla karıp
acımı efsunlu bir gül'e yazdım.
yerin sillesine boynumu büküp
Bundan sonra ne sen benim yarama tuz,
ne ben senin dağına çiçek...
Sen kendi saksına özgü gül,
ben kendi coğrafyamda maviye asılı bulut.
Sen pencerende karabahtına mahküm,
Ben coğrafyamda açmayan çiçeklere yağmurum...
ne insanlar gördük devri âlemde
kuzuyu çevirmiş, gözü çimende
adam olmayana neylesin hilkat
eşşeği kaybolmuş, aklı semerde...
Bugün öyle bir gün ki güneşin de tadı yok
Nasıl anlatayım ki, bu acının adı yok
Sabır taşı çatladı neylesin buna Lokman
İçtiğim kahvelerin telvesinin tadı yok
Baharlar bizar oldu, menekşenin hali yok
Ben Afrika'lı siyahi aç çocuk,
Sen Filistin'li öksüz kız çocuk,
Dünya dedikleri mizan'ı bozuk,
Sahte şefkat ile duaya doyduk.
Alemi cihan denen ufak bir höyük,
afrikalı siyahi öksüz çocuğun hayalleridir nan/kör dünya.
ne kadar sadakat sancısı çekersen, o kadar öteleneceksin.
kendimi ifade edeyim derken insanlığında boğulacaksın.
yaraların kalb-i mecruh,
dalların siğim siğim hicran-ı ekber dökecek.
göğünde bulut zincirleri kopacak,
anam hasta olmuş gurbet ellerde,
nerdesin canözüm gel diye yazmış.
gözünün hasreti eser yellerle,
nerdesin balözüm gel diye yazmış...
bu nasıl bir kader, nasıl bir yazın,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!