akrebin zamanı soktuğu yerden
bülbülün figanlar çektiği elden
ecelin vebaya döndüğü demden
bir fasıl türküdür geçiyor ömrüm.
turabın köşkümü yıktığı yerden
ey dört mevsimi bir arada yaşatan ömrüm ;
kışında ayaz yedi gediğim, fırtınaya tutuldum
ilkbaharında ölü döşe al yazmanı örtündüm
yaz ayların zerafettir, kiraz leb'de keş oldum
güz ayların eylül ekim, ak gerdanın aralık'lı
ahh benim kırk günlük kalmış ömrüm
sinede azraile can teslim etmiş gönlüm
ne istanbul kaldı, ne eyyam-ı sefâ yârdan
bir gül-i rânâ için bin hicran içmiş ömrüm.
Sevda dedikleri karışık sistem
Gündüzü âşikâr, gecesi gizem
Ayarı kaçınca tutmazmış düzen
Tadına doymadan tükendi ömrüm
Güle mihnet eden bülbül avazlım
Biz seninle yakamozuz,
Gecelere düşe kalka.
Farz et ki savaştık,
Yenildim bu meydanda,
Esir düştüm yüreğine gül_i rana.
Söyler misin,
Kimseden sevgi dilenmiyorum,
Kimseye de ilenmiyorum.
Ben, beni Yaradan'dan,
bezm-i elest'te bana bahşedilen,
amin'imi istiyorum.
Çıkıp gelsen vakt-i fecir ederken,
Gelin olmuş dağlar, beşi bir yerde
Dünyayı verseler gönlüm dilberde
Nikabın altında nakş-ı bend eyler
Ha bugün ha yarın bitiyor ömrüm
Mevsimin adı sen olunca,
Baharımda gelincikler açıyor.
Yazımda karanfiller,
Kışımda kardelenler açıyor.
Ne zaman bana gelsen,
Yolların gül kokuyor.
deniz eteğinde düş belerken
ecelin buz kesiği zamana sürükleniyor sandal...
eylülün gitme sancısı,
kuşlarda göç telaşı...
Ömrümüzü doğru insanlar bulalım diye yanlış insanlarla tükettik...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!