ne kadar ırağa gidersem gideyim
düş yanığı rüzgârlar hep seni getirir.
gözlerimin av/uçlarına özlem düştükçe
mecalsiz kalır çalı dikenli, yorgun patikalar
âsûmanı bölük bölük kuş sarar
her akşam mest olur bu şehir kuş öyküsüyle
gönül koyma bana olur mu.
sayende içimdeki acı fırtınalar dindi
bitmek bilmeyen isteklerim bitti
mekanı ateşe verdim, zamanın benim için hiç bir önemi kalmadı.
ruhumu yıkayan gözyaşları artık göğü ıslatmıyor
denizler kurudu, nehirler akmıyor...
Küskün kuşlar var içimde
Göğüs kafesimi gagalayan
İçine içine ağlayan...
Mavi gözlerine topladığı hüznün yalnızlığıyla
Sarı tüylerini yolan.
Sen hiç bir kitaba konu oldun mu...!!??
Bir romana özne,
Bir hikâyeye konu,
Bir şiire mısra...
Hiç kuşlar gibi ağladın mı...??
Kuşlar gitsin, sen gitme...
Sen akıntılarda sessiz felaket,
Sen sade kahve, sen saadet...
Aylardan, ayrılıklardan alâmet,
Bardakta bal şerbet,
Ardı sıra kalakaldığım zerafet,
Say ki dağları deniz yutmuş, yolları kasırga vurmuş
Elimi tel örgüler kanatmış..
Tutunmuşum umuda
Beni, sana götürecek kuşları arıyorum...
şu esen rüzgârla bir selam yolla
yüzüme değmezse-gönlüme değsin.
bütün iklimleri gamzende topla
Erzurum'a geç gelen bahara değsin.
bütün denizleri gözünde sakla
ne zaman göğüs kafesimi açıp kuşları özgürlüğe uçursam,
bir avcı tarafından kanatlarından vuruldu...
kuşlar birer birer toprağa düştü,
ölmediler fakat bir daha kanat çırpamaz oldular...
işte okyanus dedikleri çanak kuşların küçücük yüreği, su birikintisi ise gözyaşlarıdır...
ne ağlayanlar kör oldu, ne vuranlar pişman oldu...
Yağmur mevsimi geldi.
Gitmek telaşı almış kuşları, kal demek ne mümkün...
Göç ettikleri için kuşlar hep yanlış anlaşılır..
O ufak kalplerine rağmen sevgilerinin büyüklüğünü, zihinlerinin temizliğini içinden yaşarlar, göstermezler..
Onlar gökyüzüne kanat çırpar, okyanuslar geçer, derini görür.
Yuva yıkanı hisseder, güzel insanı tanırlar...




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!