Sonsuz değil yokuş iniş, çıkışlar,
Dağdan vadilerden bir düze çıkar.
Kuru dal gül açar bitince kışlar,
Bahar, yaza yazda, bir güze çıkar.
Hep zayıf görülen; erdemde, arda,
Kalp gözü açık değilsen,
Bakar ama göremezsin.
Milyon kere de eğilsen,
Bir secdeye varamazsın.
Kalpler kibir dağı değil,
Bana ne; hayat, ölümden,
Ölüm benim olmadıkça.
Bana ne; azgın zalimden,
Zarar benim olmadıkça.
Yoksunluk yaşanır ekmekte, aşta,
Kurşunlar havayı yarıp gidiyor.
Benzerler savaşta, zıtlar savaşta,
Barış, masallarda sürüp gidiyor.
Her yorgunluk sonu, verilir mola,
İstikbali kara görmez,
Başkasında kara arar.
Akıl tarlasını sürmez,
Başkasında çare arar.
O kendinden çok emin kabadayı hâllerle,
Başkasını gösterir suçlayan parmakların.
Hep bir fesat kepçesi karıştıran ellerle,
Başkasını gösterir suçlayan parmakların.
Bastığın topraklarda bir daha ot bitmiyor,
İnsan, insan eti yemez,
Tok olsa da, aç olsa da.
Dost illaki diyet demez,
Tut olsa da, kaç olsa da.
Yıllardır, neşeye hasret bu gönül,
Bayrama benzemez, bayramlar anne.
Kalbim kan ağlıyor, şakıma bülbül,
Bayrama benzemez, bayramlar anne.
Çöl susuzlarının da pınarlarda güldüğü,
Barış, coşku içinde, bir bayram istiyorum.
Ağ kuran örümceğin, avsızlıktan öldüğü,
Barış, huzur içinde, bir bayram istiyorum.
Gece gündüz oğlun kızın akında,
Bekle bizi; geliyoruz Karabağ.
Kutlu muştu uzak değil yakında,
Bekle bizi; geliyoruz Karabağ.
Merhaba Özcan abi. :) kaleminize hayran kaldığımı belirtmek isterim. Kendinizi tanıttığınız bölümdeki yazıyı da ayrıca çok beğendim.