Osman Demircan Şiirleri - Şair Osman Dem ...

Osman Demircan

Kana susarken yaz akşamında kırmızı lale bahçeleri
Sarhoş ederken aşk şarabınla bedenleri yürekleri
Bu yolda seni alıkoymaya, hiçbir takımın gücü yetmez.
Daima sen yak fenerlerini gel, bizde karanlık bitmez,


Devamını Oku
Osman Demircan

Bütün ideolojilerin dünyayı kurtarma çabası olduğunu düşünüyorum. Bir komünist kendi düşünce yapısının en iyi olduğunu savunur ve bunun karşısında olan kişileri kötü niyetlilikle suçlar. Yeri geldiğinde karşıt görüşlü insanları öldürür. Aslında bunu iyi niyetiyle yapar, çünkü kendi davasında haklıdır diğerleri ise haksızdır. Haliyle hakkını almak için haksızlık yapanların karşısında her türlü şekilde durmak, bazen onları öldürmek bir komünistte vicdan azabı yaratmaz. Çünkü o vicdanında çoktan insanları yargılamış ve sonucunda kendi haklı davasına karşı çıkanlar asla iyi niyetli olamayacağı için onları öldürmekte bir mahsur da görmemiştir.
Bir İslamcıya göre cennet ve cehennem vardır. İslami görüşe sahip kimse insanların cennete girmesini ister. Bu yüzden onlara göre, insanları cehenneme sürükleyen herkes şeytandır ve yeri geldiğinde böyle kişilerin katli vaciptir. Ve bu insanlar cami yaparlar gelip kapısına bir çocuk bırakılsın diye değil. Camiler yaparlar çorap koksun diye de değil. İslam’ı dünyanın her yerine yaymak, gerekirse savaşmak iyi niyettendir. Çünkü İslam dünyaya huzur veren bir din olduğu için bozgunculuk yapan herkes düşmandır. Düşmanlık hayatı algılayış biçiminden doğar.
Benim ise hiçbir düşmanım yoktur. Çünkü insanların cennete girmesi hiç umrumda değildir. Hatta herkes cehenneme girse benim için daha iyidir. Çünkü insanlar bütün iyi niyetlerimi yakıp yıkmıştır. Komünist gibi dünyada eşitlik de aramam; çünkü insanlar benimle savaşırken orantısız güç kullanmıştır. Bıçaklarımı bileyip bileyip elime vermiştir. Bana beni düşman etmiştir tüm insanlar. Bir akrep gibi kendi ateş çemberim içinde intihar etmemi beklemiştir, her türlü zihniyette olanlar. Ve ben akrep gözyaşlarıyla ateşimi söndürmüşümdür. Şimdi zehir kusuyorum beni hasta eden tüm kirli ellere.
Şimdi bir dağ başı kadar yalnızım. Ama mutsuz değilim. Çünkü ne İslamcının vicdanında bir cami avlusuna bırakılmış çocuk gibi ağlamaklıyım (zaten hiçbir cami benim için yapılmamıştır) ne de bir komünistin vicdanında sızlanan bütün emeği elinden alınmış bir işçiyim. Beni yaratan size de beyin vermiştir ama beni sevecek yürek vermemiştir.
Bir akrebin gözyaşlarıyla ıslattım kurumuş göz pınarlarımı. Şimdi yaşlı gözlerime baktığınız yerden bir akrep yürür. Her akşam güneş batıp hava kararırken, ay ve yıldız beni gözlerimden tanır. Ey insanlar beni tanımazsanız da olur. Çünkü bakışlarım gökyüzündeki burçlarda bulunur. Hem dünyadan hem sizden uzakta, gözlerim Tanrı’nın gözleriyle buluşur.
Hiç akrepler de ağlar mı demeyin! Onların hüzünleri uzaklara ait olup yakınlara hapsolmalarındandır!

Devamını Oku
Osman Demircan

Bozuk para gibi döner başım
Alnıma nedense hep yazı düşer.
Bana gönül sermayesinden
Maalesef metelik düşer.

Fukaraya karın gürültesinden

Devamını Oku
Osman Demircan

Bir şehrin çiçekleri karanfilleri kurutulmuştu
Sokakları izbe bir yalnızlığa büründürülmüştü
Gökyüzünde sancılı bulutlara kuşlar asılmıştı
Bir şehrin yalnızlıklarına yalnızlıklar katılmıştı

Bu şehrin kapıları yokluğa açılmıştı her daim

Devamını Oku
Osman Demircan

simsiyah bir atım koşmam gerek
toynaklarıma kara sular inene dek
dağ bayır çayır çimen çiğneyerek
koşmam lazım siyah at olana dek

kimse bana dokunamasın diyerek

Devamını Oku
Osman Demircan

Aşk semalarında martılar misali
Yol alırım düşler ülkelerine her gece
Yıldız yıldız kanat uçlarıyla biteviye
Dalar giderim o gözlerinin yeşilliğine

Kıyı boyunca uzanan kayalar misali

Devamını Oku
Osman Demircan

Kemanım doydu notalara.
Çalmaz aynı şarkıdan bir daha.
Akorduna gerdim sinirlerimi.
Astım tellerine İsa peygamberi.

Her ilahi sesinde çarmıhın tınısı.

Devamını Oku
Osman Demircan

Sisler basar yüreğimdeki dağ gibi dertleri
Duman ben, efkar ben, sarhoşluk sensin
Ses adına vururum kadehi kül tablasına
Sessizlik dinmez, sensizlik gitmez başımdan
Bu nasıl bir ayrılıktır böyle Allah aşkına

Devamını Oku
Osman Demircan

Sorular aynı olunca cevaplar da aynı oluyor. Neden bana farklı sorular sormuyorsun? Neden bir fark yaratıp benden farklı cevaplar beklemiyorsun.
Bilirim seni hep aynı ifadeler mutlu eder. Harikasın, senden iyisi yok, sen dünyaya bir renk bir desen katıyorsun gibi...Oysa sana ben bir sapa benziyorsun, gülü ortada olmayan demek istiyorum. Yok illa sen bana gülüm deyin istiyorsun.
Bir gül bahçesi solduktan sonra yağmuru beklemez olur. Bulutlara sevgilim demez bir daha. Ama sen o solgun yüzünle, gözlerini bulutlara döndürüp, hala yüreğine su serpecek bir bulut arıyorsun. Artık anla bir damla bile düşmez yüreğinin o çorak duygularına. Yüreğini kabartacak yağmurlar başka lalezarlara göç etti. Sen hala umutlusun.
Nerde kaldı o çakal yağmurları? Nerde kaldı sana gülüm diyen o yalancı baharlar. Çoktan unutuldun ve bırakıldın. Öptüğün dudaklar sana gülüm demiyor artık. Öpüldüğün zamanlar kışa döndü. Bunca çırağı düşmesine rağman yüreğine sen hala oynaştasın. Hala çocuk çağlarının masalındasın.
Yok beyaz atlı prens. Yok peri kızlarının göle vuran güzelliği. Yok artık sana masal okuyacak kimse. Büyüdün seni aşağılayan, seni küçük düşüren insanlara inat. Ama bir şeyi anlamıyorsun. Ortada bu kadar mezar varken, hala kendini özel sayıyorsun. Bu ölümlü dünyada yaşarken kendini kandırıyorsun. Sen de herkes gibi ölümü tadacaksın.
Neden bana cevabı belli sorular soruyorsun. Aklına bu kadar söz kalabalığının içinden birey olmuş, kendini bulmuş bir cümle sormuyorsun. Sen de herkes gibi aynı sorular içinde kendine yer edinmeye çalışıyorsun. Ayna ayna var mı benden güzeli gibi...Oysa güzellik şahit aramaz. Neden bütün aynaları kırmıyorsun. Dudaklarını uzatmış, gözlerini yummuş, bir öpücük bekliyorsun. Birinin seni derin uykundan uyandırmasını düşlüyorsun. Hayal kurması güzeldir, eğer bir cehennemde cennet hayaliyle yaşıyorsan. Eğer ağlayamıyorsan, mutluluk gözyaşları dökemiyorsan, gözlerine inanmalısın, gördüklerine inanmalısın. Çünkü sana mutlu bir gün gösterecek takvimler, acının rüzgarlarıyla oraya buraya savrulmuştur. O zaman beyaz atlı prensi bırakıp, kendine ve yaşamına yön verecek rüzgarlara karşı yelkenli yapmalısın. Başka limanlara doğru yol olmalısın. Bakışlarını yeni ufuklara doğru kaydırmalısın.

Devamını Oku
Osman Demircan

Bir dağın uçurumunun ucuna dökülen bir damlasın. Düşsen dağ hiçbir şey kaybetmeyecek. Yerinde kalsan kuruyup kaybolacaksın. Bir hiçsin güzellik dolu kabalığın içinde. Bir katedraldeki en ve boysun; düzlem ve yüzeysin. Sınırlısın ve pek tabi ki üçüncü boyutsun. Derinliksin yani. Oysa bir katedralin sınırları olmamalı. Sonsuzluğu aradığın yer üç boyutlu değil, dört boyutlu olmalı. Yani sonsuz olmalı. Kendine ne kadar kutsal değerler yüklesen de ey sevgili, sonsuz değilsin. Sınırlısın ey sevgili! Zamanın içinde bir dakika, bir saniye, bir saatsin, birkaç yılsın. Bir caminin taşları arasındaki çizgisin. Kendini taşlar arasında gizleyen Tanrı'nın sözlerisin. Yine de Tanrı değilsin ey sevgili. Bir sütun başlığındaki bezemesin. Çok güzelsin; ama tapınaksın. Tapınılacak kadar sonsuz ve dört boyutlu değilsin. Kimsenin dört olmadığı gibi sen de üçsün. Üç boyutlusun. Sonu olan bir güzelliksin. Bu yüzden kabasın ey sevgili. Prizmatik ögelerin yan yana ve üst üste dizilmek suretiyle oluşturdukları geometrik hareket manzumesisin. Küpsün, üçgen prizmasın; ama iki sayı arasındaki sonsuzluk değilsin. Birsin; ama tek değilsin. Yani, bir bütün birlik içinde yer alan parçaların kendi içlerinde de bir bütün birlik oluşturmaları anlamında tektoniksin. Yüreğimde depremler yaratsan da, Tanrı değilsin. Bir bütünün içinde ya sayısın ya renksin ya ögesin. Yani manzarasın; ama gözlerime muhtaçsın. Bir ağlasam, bakışlarımdan silinip gideceksin. Işık ve gölgenin dilinde bir bezemesin. Karanlıkta ise yokluksun. Varlığın ve yokluğun masalsıdır. Bir varmış bir yokmuşun arasındasın. Ey sevgili böbürlenme bu kadar. Dünya kalabalığının içinde, sadece bir yerin var. Hayat o kadar sıkışık ki, sen gidersen, yerini hemen bir başkası alır. Sanma ki bu dünyada yaşayan herkes, sonsuz yerinde kalır. Sonsuz değilsin sevgili, bir sonsun. Değerli mobilya ve döşemelerin güneş ışınlarından korunması gibi, sen de gün kaçağısın. Gecelerimde ise bir mum ışığı kadarsın. Titreyen ay ışığı altında sallanan bir dalsın. Beni bu şekilde korkutamazsın. Bir pencere kenarındaki sardunyasın. Bir evin pervazlarına takılıp kalansın. Asla güvercinler gibi uçamazsın. Aynı nokta içinde binlerce noktasın. Sonuçta bir virgül olamazsın. Sen gecelerimde bir mum ışığı kadarsın. Sabahın ilk ışıklarıyla yok olacaksın. Yatağım yorgun olsa da, kollarım iki kürek gibi sallanıp boşlukta mezarımı kazsa da, sen saçaklarımda erimeye yüz tutan buzlar gibi hayatımdan su gibi akıp kaybolacaksın. Ve hayatıma bahar gelince de sana dur demeyeceğim. Günün ilk sıcaklığıyla sana güle güle diyeceğim. Çünkü sen gecelerimde bir mum ışığı kadarsın. Çürüyen bir meyveyi dalında tutmanın anlamı yok. Senli öpüşlerin dudakları çürürken, sana hoşçakal demek düşer. Çünkü sen dudaklarımdan bir çürük elma gibi düşerken yere, gülüşlerimde kokun kaybolur gider. Sen istemezsen de, aşk ilk önce dudaklarda biter.

Devamını Oku